20 Eylül 2009 Pazar

Ramazan Bayramı'n 
Kutlu, 
Sevdiklerinle Dopdolu 
Olsun

(:

1 Eylül 2009 Salı

Hastane günleri..

Sağda gördüğünüz arabadan çıkalı tam tamına 36 gün oldu.. Bu arada arabanın fotoğrafta görülen hali, biz çıktıktan sonra devrilmiş hali.. Biz içinden çıkarken sola yatıktı :(

Kazadan bu yana yapışmışcasına hep yataktaydım omurgamdaki kırıktan dolayı.. Kırık için bir sürü doktora danıştık ve sonuçta ameliyata karar verdik.. Benim için ameliyatı kabullenmek çok zor olmadı, ama özellikle babam sonuna kadar hep karşı çıktı.. Ameliyatın son çare olduğunu söyleyip durdu; ama sonunda ameliyat geldi,geçti, bitti bile.. Hamdolsun iyiyim şimdi..

Pazar günü hastaneye yattım, pazartesi ameliyat oldum ve cumartesi günü de taburcu oldum çok şükür.. Hastanede başarılı bir iyileşme süreci gösterdiğim için ve genele göre erken taburcu olduğum için kendimi tebrik ediyorum.. Aferin banaa :p

Hastanede olmak tabi ki buruk hissettiriyor insana; ama tanıdığım doktorlar, hemşireler, hastalar hepsi o kadar iyilerdi ki.. Bunlardan ilki tabiki ameliyatımı yapan Prof. Dr. Azmi Hamzaoğlu. Her gün odaya girerkenki hali heralde ben ve refakatçilerim tarafımdan unutulmaz.. O nasıl bir giriştir öyle yaa :)) İnsanın 'vaaaoovvvv' deyip çığlık atası geliyor desem abartmam sanırım :)) O kadar başarılı bir insanın, nasıl o kadar mütevazı olduğuna şaşırdım kaldım.. İlk muayeneye gittiğim günden beri sevmiştim kendisini.. MRlarımı görüp 'Bizce ameliyat olman gerekiyor.' deyince baştan ayağa ürpermiştim; ama yinede güven veren konuşmalarından ve samimiyetinden olsa gerek ameliyat fikrine alışmam çok da uzun sürmedi.. İnternetten okuduklarım da bu fikrimi yeterince destekledi zaten.. Randevu alabilmek için 3 ay beklenen bir doktora aradığımız gün gidebilmek benim için bir şans olsa gerek.. İyi ki teyzem arayıp bizim için randevu almış, iyi ki sekreteri trafik kazasını ve omurgamdaki kırığı önemli bulup bizim için bir randevu ayarlamış..

Mesela fizyoterapist Buket hanım.. O nasıl bir şirinliktir öyle.. Odaya her girişinde bizi gülmekten kırıp geçiriyordu.. O nu da çok özledim.. Kontrole gittiğimde, eğer nefes çalışmalarını yaptığım şu garip şeyi iyi seviyelere getirebilirsem gidip göstereceğim kesinlikle :)

Mesela bana yürümeyi, yataktan kalkmayı, yatmayı hatta merdivenlerden inip çıkmayı öğreten fizyoterapist İmge Hanım.. Azıcık göbeğini görüp hamile misiniz diye sorunca rezil olduğum tatlı kız :)) 'Herkes öyle söylüyor zaten, özenle büyütüyorum' deyip güldürmüştü beni..

Başkaa.. Yoğun bakımda benimle ilgilenen Yasemin hemşire.. Buğulu gözlerle ve narkozun etkisiyle yüzü çok net değil hafızamda; ama yine de çok tatlı, kibar biri olduğunu hatırlayabiliyorum.. Gecenin bir yarısı hala üzerimde bir çarşafla olduğum için rahatsız olunca, saatin 4'ünde rahat edebileyim diye üstümü giydirmişti.. Nöbeti bittiğinde beni başka bir hemşireye emanet ettiğini söyleyip veda etti.. Bir daha da göremedim zaten..

Bir de yine benimle ilgilenen adını bilmediğimiz; ama 'Zeynep' diye isimlendirdiğimiz doktor.. Yoğun bakımda ilk görüşümde sevmiştim onu da; ilk görüşte aşk gibi oldu bu :p
Kenarları taşlı gözlüğü vardı, esmerdi, küçük kalpli bir tane kolyesi vardı.. Neden sormadım ismini bilmiyorum.. Çok sinir oldum şimdi.. Mesleğini ne kadar sevdiği her halinden, her kelimesinden anlaşılıyordur.. Bir hastaya nasıl davranılır, nasıl morali yüksek tutulur çok iyi biliyordu.. Bir keresinde bir hemşire yarama bağlı olan drenin benle olan bağlantısını kapatmadan pombaya bastığında yaşadığım acı gözlerimden yaşlar akmasına sebep oldu.. ki ben ameliyata girerken dahi bir damla göz yaşı dökmedim; üstüne ameliyata gülerek girmiş bi kişilğim :) Her neyse ne diyorduk.. Zeynep doktor gelince ben durumu anlattım yarama bir zararı olmasından korktuğum için.. Hemşireye iyice gösterdi nasıl yapması gerektiğini, hatta odadan çıktıktan sonra da uyardığını duyduk.. Daha sonra o hemşire bir kaç sefer daha geldi, ama her gelişinde korktum yine bişi olucak diye.. Neyse ki aynı hatayı tekrar yapmadı.. Sanırım hastanede yaşadığım en kötü his buydu..

26 Temmuz öğleden sonra 3 buçuk sularında yaşadığımız o kazada, sola yatan arabanın sun roofundan sırtımda bir ağrıyla çıktığımda, durumun ameliyata kadar varacağını tahmin edemezdim.. Ama her şey gelebiliyormuş insanın başına.. Hep başkalarının başına gelir sandığımız şeyler meğer 2-3 saniye içinde başımıza gelebiliyormuş.. Her şeye rağmen hamdolsun.. O arabadan sağ çıkamayabilirdik de.. Rabbim beterinden korusun herkesi..

Geçmiş olsun dilekleriniz ve dualarınız için teşekkür ederim.. Allah'a emanetsiniz..
Umarım bundan sonraki postum daha eğlenceli olur ;)

20 Eylül 2009 Pazar

Ramazan Bayramı'n 
Kutlu, 
Sevdiklerinle Dopdolu 
Olsun

(:

1 Eylül 2009 Salı

Hastane günleri..

Sağda gördüğünüz arabadan çıkalı tam tamına 36 gün oldu.. Bu arada arabanın fotoğrafta görülen hali, biz çıktıktan sonra devrilmiş hali.. Biz içinden çıkarken sola yatıktı :(

Kazadan bu yana yapışmışcasına hep yataktaydım omurgamdaki kırıktan dolayı.. Kırık için bir sürü doktora danıştık ve sonuçta ameliyata karar verdik.. Benim için ameliyatı kabullenmek çok zor olmadı, ama özellikle babam sonuna kadar hep karşı çıktı.. Ameliyatın son çare olduğunu söyleyip durdu; ama sonunda ameliyat geldi,geçti, bitti bile.. Hamdolsun iyiyim şimdi..

Pazar günü hastaneye yattım, pazartesi ameliyat oldum ve cumartesi günü de taburcu oldum çok şükür.. Hastanede başarılı bir iyileşme süreci gösterdiğim için ve genele göre erken taburcu olduğum için kendimi tebrik ediyorum.. Aferin banaa :p

Hastanede olmak tabi ki buruk hissettiriyor insana; ama tanıdığım doktorlar, hemşireler, hastalar hepsi o kadar iyilerdi ki.. Bunlardan ilki tabiki ameliyatımı yapan Prof. Dr. Azmi Hamzaoğlu. Her gün odaya girerkenki hali heralde ben ve refakatçilerim tarafımdan unutulmaz.. O nasıl bir giriştir öyle yaa :)) İnsanın 'vaaaoovvvv' deyip çığlık atası geliyor desem abartmam sanırım :)) O kadar başarılı bir insanın, nasıl o kadar mütevazı olduğuna şaşırdım kaldım.. İlk muayeneye gittiğim günden beri sevmiştim kendisini.. MRlarımı görüp 'Bizce ameliyat olman gerekiyor.' deyince baştan ayağa ürpermiştim; ama yinede güven veren konuşmalarından ve samimiyetinden olsa gerek ameliyat fikrine alışmam çok da uzun sürmedi.. İnternetten okuduklarım da bu fikrimi yeterince destekledi zaten.. Randevu alabilmek için 3 ay beklenen bir doktora aradığımız gün gidebilmek benim için bir şans olsa gerek.. İyi ki teyzem arayıp bizim için randevu almış, iyi ki sekreteri trafik kazasını ve omurgamdaki kırığı önemli bulup bizim için bir randevu ayarlamış..

Mesela fizyoterapist Buket hanım.. O nasıl bir şirinliktir öyle.. Odaya her girişinde bizi gülmekten kırıp geçiriyordu.. O nu da çok özledim.. Kontrole gittiğimde, eğer nefes çalışmalarını yaptığım şu garip şeyi iyi seviyelere getirebilirsem gidip göstereceğim kesinlikle :)

Mesela bana yürümeyi, yataktan kalkmayı, yatmayı hatta merdivenlerden inip çıkmayı öğreten fizyoterapist İmge Hanım.. Azıcık göbeğini görüp hamile misiniz diye sorunca rezil olduğum tatlı kız :)) 'Herkes öyle söylüyor zaten, özenle büyütüyorum' deyip güldürmüştü beni..

Başkaa.. Yoğun bakımda benimle ilgilenen Yasemin hemşire.. Buğulu gözlerle ve narkozun etkisiyle yüzü çok net değil hafızamda; ama yine de çok tatlı, kibar biri olduğunu hatırlayabiliyorum.. Gecenin bir yarısı hala üzerimde bir çarşafla olduğum için rahatsız olunca, saatin 4'ünde rahat edebileyim diye üstümü giydirmişti.. Nöbeti bittiğinde beni başka bir hemşireye emanet ettiğini söyleyip veda etti.. Bir daha da göremedim zaten..

Bir de yine benimle ilgilenen adını bilmediğimiz; ama 'Zeynep' diye isimlendirdiğimiz doktor.. Yoğun bakımda ilk görüşümde sevmiştim onu da; ilk görüşte aşk gibi oldu bu :p
Kenarları taşlı gözlüğü vardı, esmerdi, küçük kalpli bir tane kolyesi vardı.. Neden sormadım ismini bilmiyorum.. Çok sinir oldum şimdi.. Mesleğini ne kadar sevdiği her halinden, her kelimesinden anlaşılıyordur.. Bir hastaya nasıl davranılır, nasıl morali yüksek tutulur çok iyi biliyordu.. Bir keresinde bir hemşire yarama bağlı olan drenin benle olan bağlantısını kapatmadan pombaya bastığında yaşadığım acı gözlerimden yaşlar akmasına sebep oldu.. ki ben ameliyata girerken dahi bir damla göz yaşı dökmedim; üstüne ameliyata gülerek girmiş bi kişilğim :) Her neyse ne diyorduk.. Zeynep doktor gelince ben durumu anlattım yarama bir zararı olmasından korktuğum için.. Hemşireye iyice gösterdi nasıl yapması gerektiğini, hatta odadan çıktıktan sonra da uyardığını duyduk.. Daha sonra o hemşire bir kaç sefer daha geldi, ama her gelişinde korktum yine bişi olucak diye.. Neyse ki aynı hatayı tekrar yapmadı.. Sanırım hastanede yaşadığım en kötü his buydu..

26 Temmuz öğleden sonra 3 buçuk sularında yaşadığımız o kazada, sola yatan arabanın sun roofundan sırtımda bir ağrıyla çıktığımda, durumun ameliyata kadar varacağını tahmin edemezdim.. Ama her şey gelebiliyormuş insanın başına.. Hep başkalarının başına gelir sandığımız şeyler meğer 2-3 saniye içinde başımıza gelebiliyormuş.. Her şeye rağmen hamdolsun.. O arabadan sağ çıkamayabilirdik de.. Rabbim beterinden korusun herkesi..

Geçmiş olsun dilekleriniz ve dualarınız için teşekkür ederim.. Allah'a emanetsiniz..
Umarım bundan sonraki postum daha eğlenceli olur ;)