27 Kasım 2009 Cuma

en son gelişmeler :p

Bir bayram yazısıyla daha bloguma dönüş yapmış bulunmaktayım..
Blogumun kapısında ağlayıp sızlayanların çok olduğunu biliyorum; ama beni bağışlayın.. Kusuruma bakmayın :pp

Blogumla olan ilişkim uzun zamandır seviyeli bi şekilde ilerliyor farkındaysan.. Hatta oldukça da resmi bir hal almaya başladı..  Bi aralar neydi öyle vıc vıcc.. 'O kadar vıc vıc olursan, sonunda işte böyle soğursun blogundan' diye kendi kendime söylenesim geldi.. Her neyse, artık twittera sarmış durumdayız..Daha önceden üyeliğim olmasına rağmen, çok fazla kullanmadığım sevgili twittercığımı, kazadan sonraki yatak istirahatım süresince oldukça fazla kullanmış bulundum.. Kardeşim ve kuzenim de işin içine girince zaten iyice ipleri kopardık :pp
Siz de ipleri koparmak istiyorsanız twittera bekleriz.. Şuradan da follow me! :p

Bir de GoogleWave diye şuursuz bir olay var.. Burada ne amaçla kullanabileceğini anlatan bişiler var.. Benim gibi büyük beklentilerin olmasın.. Altı üstü bi sohbet, bi paylaşım ortamı.. Sohbet penceresi açıp listenden istediğin herkesi katıp karıştırıp, yazışıp duruyosun.. Üstüne, sen yazarken karşındaki de her harfe basışını, yanlış yazışını, bir de silişini görebiliyor ve rezil olabiliyorsun.. Herkes aynı anda yazıp çizebiliyor.. Öyle kalabalık bir ortamım olmadı; ama olsaydı heralde çorbaya benzerdi.. Bunca şeye rağmen yine 'ben de wavelenmek istiyorum' diyen varsa elimde 4 tane davetiyem kaldı.. Gmailını yaz, davetiyeyi kapp :p

Bu arada unutmadan, Kurban Bayramınız da kutlu, mutlu her bişiii olsun.. Sevdiklerinle nice bayramlaraa ;) Küçüklere sesleniyorum, kimsenin elini, kolunu öpmeyin domuz gribi olmayın :p

Allah'a emanet..

20 Eylül 2009 Pazar

Ramazan Bayramı'n 
Kutlu, 
Sevdiklerinle Dopdolu 
Olsun

(:

1 Eylül 2009 Salı

Hastane günleri..

Sağda gördüğünüz arabadan çıkalı tam tamına 36 gün oldu.. Bu arada arabanın fotoğrafta görülen hali, biz çıktıktan sonra devrilmiş hali.. Biz içinden çıkarken sola yatıktı :(

Kazadan bu yana yapışmışcasına hep yataktaydım omurgamdaki kırıktan dolayı.. Kırık için bir sürü doktora danıştık ve sonuçta ameliyata karar verdik.. Benim için ameliyatı kabullenmek çok zor olmadı, ama özellikle babam sonuna kadar hep karşı çıktı.. Ameliyatın son çare olduğunu söyleyip durdu; ama sonunda ameliyat geldi,geçti, bitti bile.. Hamdolsun iyiyim şimdi..

Pazar günü hastaneye yattım, pazartesi ameliyat oldum ve cumartesi günü de taburcu oldum çok şükür.. Hastanede başarılı bir iyileşme süreci gösterdiğim için ve genele göre erken taburcu olduğum için kendimi tebrik ediyorum.. Aferin banaa :p

Hastanede olmak tabi ki buruk hissettiriyor insana; ama tanıdığım doktorlar, hemşireler, hastalar hepsi o kadar iyilerdi ki.. Bunlardan ilki tabiki ameliyatımı yapan Prof. Dr. Azmi Hamzaoğlu. Her gün odaya girerkenki hali heralde ben ve refakatçilerim tarafımdan unutulmaz.. O nasıl bir giriştir öyle yaa :)) İnsanın 'vaaaoovvvv' deyip çığlık atası geliyor desem abartmam sanırım :)) O kadar başarılı bir insanın, nasıl o kadar mütevazı olduğuna şaşırdım kaldım.. İlk muayeneye gittiğim günden beri sevmiştim kendisini.. MRlarımı görüp 'Bizce ameliyat olman gerekiyor.' deyince baştan ayağa ürpermiştim; ama yinede güven veren konuşmalarından ve samimiyetinden olsa gerek ameliyat fikrine alışmam çok da uzun sürmedi.. İnternetten okuduklarım da bu fikrimi yeterince destekledi zaten.. Randevu alabilmek için 3 ay beklenen bir doktora aradığımız gün gidebilmek benim için bir şans olsa gerek.. İyi ki teyzem arayıp bizim için randevu almış, iyi ki sekreteri trafik kazasını ve omurgamdaki kırığı önemli bulup bizim için bir randevu ayarlamış..

Mesela fizyoterapist Buket hanım.. O nasıl bir şirinliktir öyle.. Odaya her girişinde bizi gülmekten kırıp geçiriyordu.. O nu da çok özledim.. Kontrole gittiğimde, eğer nefes çalışmalarını yaptığım şu garip şeyi iyi seviyelere getirebilirsem gidip göstereceğim kesinlikle :)

Mesela bana yürümeyi, yataktan kalkmayı, yatmayı hatta merdivenlerden inip çıkmayı öğreten fizyoterapist İmge Hanım.. Azıcık göbeğini görüp hamile misiniz diye sorunca rezil olduğum tatlı kız :)) 'Herkes öyle söylüyor zaten, özenle büyütüyorum' deyip güldürmüştü beni..

Başkaa.. Yoğun bakımda benimle ilgilenen Yasemin hemşire.. Buğulu gözlerle ve narkozun etkisiyle yüzü çok net değil hafızamda; ama yine de çok tatlı, kibar biri olduğunu hatırlayabiliyorum.. Gecenin bir yarısı hala üzerimde bir çarşafla olduğum için rahatsız olunca, saatin 4'ünde rahat edebileyim diye üstümü giydirmişti.. Nöbeti bittiğinde beni başka bir hemşireye emanet ettiğini söyleyip veda etti.. Bir daha da göremedim zaten..

Bir de yine benimle ilgilenen adını bilmediğimiz; ama 'Zeynep' diye isimlendirdiğimiz doktor.. Yoğun bakımda ilk görüşümde sevmiştim onu da; ilk görüşte aşk gibi oldu bu :p
Kenarları taşlı gözlüğü vardı, esmerdi, küçük kalpli bir tane kolyesi vardı.. Neden sormadım ismini bilmiyorum.. Çok sinir oldum şimdi.. Mesleğini ne kadar sevdiği her halinden, her kelimesinden anlaşılıyordur.. Bir hastaya nasıl davranılır, nasıl morali yüksek tutulur çok iyi biliyordu.. Bir keresinde bir hemşire yarama bağlı olan drenin benle olan bağlantısını kapatmadan pombaya bastığında yaşadığım acı gözlerimden yaşlar akmasına sebep oldu.. ki ben ameliyata girerken dahi bir damla göz yaşı dökmedim; üstüne ameliyata gülerek girmiş bi kişilğim :) Her neyse ne diyorduk.. Zeynep doktor gelince ben durumu anlattım yarama bir zararı olmasından korktuğum için.. Hemşireye iyice gösterdi nasıl yapması gerektiğini, hatta odadan çıktıktan sonra da uyardığını duyduk.. Daha sonra o hemşire bir kaç sefer daha geldi, ama her gelişinde korktum yine bişi olucak diye.. Neyse ki aynı hatayı tekrar yapmadı.. Sanırım hastanede yaşadığım en kötü his buydu..

26 Temmuz öğleden sonra 3 buçuk sularında yaşadığımız o kazada, sola yatan arabanın sun roofundan sırtımda bir ağrıyla çıktığımda, durumun ameliyata kadar varacağını tahmin edemezdim.. Ama her şey gelebiliyormuş insanın başına.. Hep başkalarının başına gelir sandığımız şeyler meğer 2-3 saniye içinde başımıza gelebiliyormuş.. Her şeye rağmen hamdolsun.. O arabadan sağ çıkamayabilirdik de.. Rabbim beterinden korusun herkesi..

Geçmiş olsun dilekleriniz ve dualarınız için teşekkür ederim.. Allah'a emanetsiniz..
Umarım bundan sonraki postum daha eğlenceli olur ;)

20 Ağustos 2009 Perşembe

Dua Dua Dua..

Geçmiş olsun dilekleri için çook teşekkür ederim..
Hamdolsun iyiyim..
Omurgamdaki kırıktan dolayı ameliyat olmam gerekiyormuş..
Yine dualarınıza ihtiyacım var..
Allah'ın izniyle ameliyattan sonra, çok daha iyi olucam..

Bu arada Ramazan-ı Şerifiniz kutlu olsun.. Bu kutlu ayı, hakkıyla tamamlayabilmeyi cümlemize nasip etsin Rabbim..
O'na emanetsiniz..

27 Temmuz 2009 Pazartesi

verilmi$ sadakamiz varmi$..

Trafik kazasi gecirdik.. Cok $ukur iyiyiz.. Omurgamda ufak bi kirik var.. MR sonucuna gore ameliyata ihtiyac duyulup, duyulmayacagi belli olacak.. 1 hafta boyunca sirt ustu yatmam gerekiyormu$.. Daha 1-2 saat oldu bunalmaya ba$ladim bile :s bakalim nasil gecicek zaman.. Dualarinizi eksik etmeyin.. Allah'a emanetsiniz..

23 Haziran 2009 Salı

stajımsı haller

Başlıktan da anlaşılacağı üzere sonunda staja başladım; başladım da noldu bilemiyorum..
Büro stajı olduğundan bir büroda konuşlanmış durumdayım.. Yapacak hiç bir şey yok burda.. Heralde staj süresince bol bol bloguma yazarım :p
Gerçi daha 2. günümdeyim, hemen bir şeyler yapmayı da beklemiyordum zaten, ama boş oturmaktan, internette dolanmaktan sıkılmaya başladım.. Bugün yanıma bir kitap aldım; Katre-i Matem onu okumaya devam ederim, bitiririm belki de :p
Şimdilik bu kadar yetsin.. Ben yine sıkıldıkça yazarım ;)

16 Mayıs 2009 Cumartesi

Camideki amca..

Gönül isterdi ki bu yazım camideki serçe tadında olsun.. Fakat durum serçeden biraz farklı, çok kıymetli, pek muhterem bir amcamızla ilgili :p

Sağda görmüş olduğunuz fotoğraf Mimari Fotoğraf dersi için fotoğraflamaya karar verdiğim camiden.. Ders kapsamında herkes kendine bir yapı seçiyor ve fotoğraflarını çekiyor.. Ben de internetteki uzun araştırmalarım sonucunda bir cami seçtim.. Okuldan aldığım dilekçemle birlikte müftülüğe gittim, iznimi de alıp caminin yoluna düştüm..

Cami Sultanahmet yakınlarında ve dolayısıyla turistlerin sık sık uğradığı bir yer.. Caminin içinde her daim dikilen bir de amcamız var.. Nöbet tutuyor sanırım, camiyi bir yere kaçırırlar diye.. İlk gidişimde tripodu kurup üstüne de benim minicik, pıtırcık fotoğraf makinamı taktığımı görünce beğenmedi.. O makinayla mı çekicekmişim, olmazmış ki bu makinayla vs. şeklinde konuştu durdu.. Sanki ben bilmiyorum hıh!!
Tabi bu laf benim içime oturdu, ama çok fazla üstünde durmadım.. (Oturduğunu nerden anladım?? 1-2 hafta sonra, sonunda gidip istediğim fotoğraf makinasını aldım :))

Bir kaç sefer daha camiye gittim ve en son gidişimde amcam çoştu.. Ben üst katta fotoğraf çekerken, aşağıdan bir ses beni uyarıyor; uygunsuz saatlerde geliyormuşum hep, turistler benim fotoğraf çektiğimi görünce, neden kendilerinin çekemeyeceklerini soruyorlarmışmışmış..Ses çıkarmadım, tamam dedim turistler gitsin öyle devam edeyim.. Turistler gitti ben yukarıdaki işimi bitirip aşağıya indim..
Amcam tabi durur mu yine coştu..Kubbenin fotoğrafını çekmek için uğraşıyordum ki yine bir ses; bir kubbeyi çekememişim, nesi varmış ki, altı üstü bir kubbeymiş.. Ölür müsün, öldürür müsün :)) Talihsizlik işte.. İstanbul'da o kadar cami arasında gittim, içinde nöbet tutan, fotoğraf ustası(!) bir görevlisi olan camiyi buldum..
Bir de anlayamadığım bir durum var; amcam caminin kapısını kafasına göre kilitleyip gidiyor, sonra gelince açıyor.. Babasının camisi mi acaba?? Gerçi tavırlarına akılırsa kesin öyle..

Bugün yine gideceğim camiye.. Çok şükür ki son gidişim olucak.. Amcam laf ederse, ne desem acaba diye düşünmeye başladım.. Olay mı çıkarsam, n'apsam :p

16 Nisan 2009 Perşembe

canımm blogcuğum.. çok özlemişim senii :pp

Buraya bir şeyler yazmak zor geliyor.. Hem üşengeçlikten, hem de ne yazacağımı bilememezlikten.. Her yazıda bir öncekinden bu yana, arayı çok daha fazla açmış oluyorum.. Sonunda silip rahatlayacağım, ama ona da içim el vermiyor :)
En güzeli fotoğraflarla süsleyip püsleyip arada bir iki yazı yayınlamak..
Gerçi ne zamandır fotoğraf da çekemedim ki doğru düzgün.. Ben de isterdim şuraya eli yüzü düzgün güzel fotoğraflar koymayı, ama elden bir şey gelmiyor..

Fotoğraf demişken aklıma geldi yazmadan, içimi dökmeden geçemiyeceğim.. Geçenlerde -geçenlerde dediğim 2 ay önceydi sanırım- Maltepe Belediyesi bir fotoğraf yarışması düzenledi.. Ben de hediyelerin güzelliğine dayanamadım ve 5 fotoğrafımla birlikte şansımı denedim.. Neyse lafı çok uzatmak istemiyorum.. Neticede derece falan almamakla birlikte 250 fotoğraf arasında benim 5 fotoğrafımdan bir tanesi bile, en iyi 30 fotoğrafın sergilendiği sergide yoktu.. Nerden biliyorum? Bir ümit fotoğraflarımdan birini görebilirim diye gittim baktım.. Benim fotoğraflarım mükemmeldi demiyorum, ama sergide 2-3 tanesi hariç güzel bir fotoğraf göremedim.. Bu arada 1. 2. ve 3. fotoğraflara dair hiç bir bilgim yok, göremediğim için..
Maltepe Belediyesi eski belediye başkanı Sayın Fikri Köse de büyük ihtimalle benim beddualarım yüzünden bu seçimleri kazanamadı zaten :pP


O kadar yazdım bari yarışmaya yolladığım fotoğraflardan bir tanesini ekleyeyim buraya.. Tamam biliyorum.. Şimdi 'Bu muydu yani derece beklediğin fotoğrafın' diyeceksiniz.. Derece de gözüm yoktu, ama sergiye çıkabilirdi en azından..Hem çıkanlar hiç bir şeye benzemiyordu yaa.. Çamur mu atıyorum bilmiyorum ki :)))

Şöyle bir baktım da epey yazmışım.. Çok mu dertliydim yoksa yazmayı mı özlemişim bilmiyorum :)) Halbuki başında 2 cümleyle bir fotoğraf iliştirir yayınlarım diyordum..Kısmet böyleymiş demek ki ;)

Her yerde laleler açmış.. Lale fotoğrafı çekmek istiyorumm.. En yakın zamanda kendimi parklara bahçelere atmalıyım.. Emirgan da çok güzel laleler varmış, öyle duydum.. Bana katılmak isteyen olursa her zaman beklerim ;)

Ben yine uzun bir süre aradan kaybolurum.. Merak eden olursa rahat olsunlar.. Ben hep iyi olacağım ;)

8 Ocak 2009 Perşembe

Kadıköy'de Martılar..


Çokk uzun bi aradan sonra bu fotoğrafı eklemek istedim.. Tekrar yazar mıyım bilmiyorum, ama çektiğim fotoğrafları ekleme ihtimalim daha yüksek gibi görünüyor ;)

27 Kasım 2009 Cuma

en son gelişmeler :p

Bir bayram yazısıyla daha bloguma dönüş yapmış bulunmaktayım..
Blogumun kapısında ağlayıp sızlayanların çok olduğunu biliyorum; ama beni bağışlayın.. Kusuruma bakmayın :pp

Blogumla olan ilişkim uzun zamandır seviyeli bi şekilde ilerliyor farkındaysan.. Hatta oldukça da resmi bir hal almaya başladı..  Bi aralar neydi öyle vıc vıcc.. 'O kadar vıc vıc olursan, sonunda işte böyle soğursun blogundan' diye kendi kendime söylenesim geldi.. Her neyse, artık twittera sarmış durumdayız..Daha önceden üyeliğim olmasına rağmen, çok fazla kullanmadığım sevgili twittercığımı, kazadan sonraki yatak istirahatım süresince oldukça fazla kullanmış bulundum.. Kardeşim ve kuzenim de işin içine girince zaten iyice ipleri kopardık :pp
Siz de ipleri koparmak istiyorsanız twittera bekleriz.. Şuradan da follow me! :p

Bir de GoogleWave diye şuursuz bir olay var.. Burada ne amaçla kullanabileceğini anlatan bişiler var.. Benim gibi büyük beklentilerin olmasın.. Altı üstü bi sohbet, bi paylaşım ortamı.. Sohbet penceresi açıp listenden istediğin herkesi katıp karıştırıp, yazışıp duruyosun.. Üstüne, sen yazarken karşındaki de her harfe basışını, yanlış yazışını, bir de silişini görebiliyor ve rezil olabiliyorsun.. Herkes aynı anda yazıp çizebiliyor.. Öyle kalabalık bir ortamım olmadı; ama olsaydı heralde çorbaya benzerdi.. Bunca şeye rağmen yine 'ben de wavelenmek istiyorum' diyen varsa elimde 4 tane davetiyem kaldı.. Gmailını yaz, davetiyeyi kapp :p

Bu arada unutmadan, Kurban Bayramınız da kutlu, mutlu her bişiii olsun.. Sevdiklerinle nice bayramlaraa ;) Küçüklere sesleniyorum, kimsenin elini, kolunu öpmeyin domuz gribi olmayın :p

Allah'a emanet..

20 Eylül 2009 Pazar

Ramazan Bayramı'n 
Kutlu, 
Sevdiklerinle Dopdolu 
Olsun

(:

1 Eylül 2009 Salı

Hastane günleri..

Sağda gördüğünüz arabadan çıkalı tam tamına 36 gün oldu.. Bu arada arabanın fotoğrafta görülen hali, biz çıktıktan sonra devrilmiş hali.. Biz içinden çıkarken sola yatıktı :(

Kazadan bu yana yapışmışcasına hep yataktaydım omurgamdaki kırıktan dolayı.. Kırık için bir sürü doktora danıştık ve sonuçta ameliyata karar verdik.. Benim için ameliyatı kabullenmek çok zor olmadı, ama özellikle babam sonuna kadar hep karşı çıktı.. Ameliyatın son çare olduğunu söyleyip durdu; ama sonunda ameliyat geldi,geçti, bitti bile.. Hamdolsun iyiyim şimdi..

Pazar günü hastaneye yattım, pazartesi ameliyat oldum ve cumartesi günü de taburcu oldum çok şükür.. Hastanede başarılı bir iyileşme süreci gösterdiğim için ve genele göre erken taburcu olduğum için kendimi tebrik ediyorum.. Aferin banaa :p

Hastanede olmak tabi ki buruk hissettiriyor insana; ama tanıdığım doktorlar, hemşireler, hastalar hepsi o kadar iyilerdi ki.. Bunlardan ilki tabiki ameliyatımı yapan Prof. Dr. Azmi Hamzaoğlu. Her gün odaya girerkenki hali heralde ben ve refakatçilerim tarafımdan unutulmaz.. O nasıl bir giriştir öyle yaa :)) İnsanın 'vaaaoovvvv' deyip çığlık atası geliyor desem abartmam sanırım :)) O kadar başarılı bir insanın, nasıl o kadar mütevazı olduğuna şaşırdım kaldım.. İlk muayeneye gittiğim günden beri sevmiştim kendisini.. MRlarımı görüp 'Bizce ameliyat olman gerekiyor.' deyince baştan ayağa ürpermiştim; ama yinede güven veren konuşmalarından ve samimiyetinden olsa gerek ameliyat fikrine alışmam çok da uzun sürmedi.. İnternetten okuduklarım da bu fikrimi yeterince destekledi zaten.. Randevu alabilmek için 3 ay beklenen bir doktora aradığımız gün gidebilmek benim için bir şans olsa gerek.. İyi ki teyzem arayıp bizim için randevu almış, iyi ki sekreteri trafik kazasını ve omurgamdaki kırığı önemli bulup bizim için bir randevu ayarlamış..

Mesela fizyoterapist Buket hanım.. O nasıl bir şirinliktir öyle.. Odaya her girişinde bizi gülmekten kırıp geçiriyordu.. O nu da çok özledim.. Kontrole gittiğimde, eğer nefes çalışmalarını yaptığım şu garip şeyi iyi seviyelere getirebilirsem gidip göstereceğim kesinlikle :)

Mesela bana yürümeyi, yataktan kalkmayı, yatmayı hatta merdivenlerden inip çıkmayı öğreten fizyoterapist İmge Hanım.. Azıcık göbeğini görüp hamile misiniz diye sorunca rezil olduğum tatlı kız :)) 'Herkes öyle söylüyor zaten, özenle büyütüyorum' deyip güldürmüştü beni..

Başkaa.. Yoğun bakımda benimle ilgilenen Yasemin hemşire.. Buğulu gözlerle ve narkozun etkisiyle yüzü çok net değil hafızamda; ama yine de çok tatlı, kibar biri olduğunu hatırlayabiliyorum.. Gecenin bir yarısı hala üzerimde bir çarşafla olduğum için rahatsız olunca, saatin 4'ünde rahat edebileyim diye üstümü giydirmişti.. Nöbeti bittiğinde beni başka bir hemşireye emanet ettiğini söyleyip veda etti.. Bir daha da göremedim zaten..

Bir de yine benimle ilgilenen adını bilmediğimiz; ama 'Zeynep' diye isimlendirdiğimiz doktor.. Yoğun bakımda ilk görüşümde sevmiştim onu da; ilk görüşte aşk gibi oldu bu :p
Kenarları taşlı gözlüğü vardı, esmerdi, küçük kalpli bir tane kolyesi vardı.. Neden sormadım ismini bilmiyorum.. Çok sinir oldum şimdi.. Mesleğini ne kadar sevdiği her halinden, her kelimesinden anlaşılıyordur.. Bir hastaya nasıl davranılır, nasıl morali yüksek tutulur çok iyi biliyordu.. Bir keresinde bir hemşire yarama bağlı olan drenin benle olan bağlantısını kapatmadan pombaya bastığında yaşadığım acı gözlerimden yaşlar akmasına sebep oldu.. ki ben ameliyata girerken dahi bir damla göz yaşı dökmedim; üstüne ameliyata gülerek girmiş bi kişilğim :) Her neyse ne diyorduk.. Zeynep doktor gelince ben durumu anlattım yarama bir zararı olmasından korktuğum için.. Hemşireye iyice gösterdi nasıl yapması gerektiğini, hatta odadan çıktıktan sonra da uyardığını duyduk.. Daha sonra o hemşire bir kaç sefer daha geldi, ama her gelişinde korktum yine bişi olucak diye.. Neyse ki aynı hatayı tekrar yapmadı.. Sanırım hastanede yaşadığım en kötü his buydu..

26 Temmuz öğleden sonra 3 buçuk sularında yaşadığımız o kazada, sola yatan arabanın sun roofundan sırtımda bir ağrıyla çıktığımda, durumun ameliyata kadar varacağını tahmin edemezdim.. Ama her şey gelebiliyormuş insanın başına.. Hep başkalarının başına gelir sandığımız şeyler meğer 2-3 saniye içinde başımıza gelebiliyormuş.. Her şeye rağmen hamdolsun.. O arabadan sağ çıkamayabilirdik de.. Rabbim beterinden korusun herkesi..

Geçmiş olsun dilekleriniz ve dualarınız için teşekkür ederim.. Allah'a emanetsiniz..
Umarım bundan sonraki postum daha eğlenceli olur ;)

20 Ağustos 2009 Perşembe

Dua Dua Dua..

Geçmiş olsun dilekleri için çook teşekkür ederim..
Hamdolsun iyiyim..
Omurgamdaki kırıktan dolayı ameliyat olmam gerekiyormuş..
Yine dualarınıza ihtiyacım var..
Allah'ın izniyle ameliyattan sonra, çok daha iyi olucam..

Bu arada Ramazan-ı Şerifiniz kutlu olsun.. Bu kutlu ayı, hakkıyla tamamlayabilmeyi cümlemize nasip etsin Rabbim..
O'na emanetsiniz..

27 Temmuz 2009 Pazartesi

verilmi$ sadakamiz varmi$..

Trafik kazasi gecirdik.. Cok $ukur iyiyiz.. Omurgamda ufak bi kirik var.. MR sonucuna gore ameliyata ihtiyac duyulup, duyulmayacagi belli olacak.. 1 hafta boyunca sirt ustu yatmam gerekiyormu$.. Daha 1-2 saat oldu bunalmaya ba$ladim bile :s bakalim nasil gecicek zaman.. Dualarinizi eksik etmeyin.. Allah'a emanetsiniz..

23 Haziran 2009 Salı

stajımsı haller

Başlıktan da anlaşılacağı üzere sonunda staja başladım; başladım da noldu bilemiyorum..
Büro stajı olduğundan bir büroda konuşlanmış durumdayım.. Yapacak hiç bir şey yok burda.. Heralde staj süresince bol bol bloguma yazarım :p
Gerçi daha 2. günümdeyim, hemen bir şeyler yapmayı da beklemiyordum zaten, ama boş oturmaktan, internette dolanmaktan sıkılmaya başladım.. Bugün yanıma bir kitap aldım; Katre-i Matem onu okumaya devam ederim, bitiririm belki de :p
Şimdilik bu kadar yetsin.. Ben yine sıkıldıkça yazarım ;)

16 Mayıs 2009 Cumartesi

Camideki amca..

Gönül isterdi ki bu yazım camideki serçe tadında olsun.. Fakat durum serçeden biraz farklı, çok kıymetli, pek muhterem bir amcamızla ilgili :p

Sağda görmüş olduğunuz fotoğraf Mimari Fotoğraf dersi için fotoğraflamaya karar verdiğim camiden.. Ders kapsamında herkes kendine bir yapı seçiyor ve fotoğraflarını çekiyor.. Ben de internetteki uzun araştırmalarım sonucunda bir cami seçtim.. Okuldan aldığım dilekçemle birlikte müftülüğe gittim, iznimi de alıp caminin yoluna düştüm..

Cami Sultanahmet yakınlarında ve dolayısıyla turistlerin sık sık uğradığı bir yer.. Caminin içinde her daim dikilen bir de amcamız var.. Nöbet tutuyor sanırım, camiyi bir yere kaçırırlar diye.. İlk gidişimde tripodu kurup üstüne de benim minicik, pıtırcık fotoğraf makinamı taktığımı görünce beğenmedi.. O makinayla mı çekicekmişim, olmazmış ki bu makinayla vs. şeklinde konuştu durdu.. Sanki ben bilmiyorum hıh!!
Tabi bu laf benim içime oturdu, ama çok fazla üstünde durmadım.. (Oturduğunu nerden anladım?? 1-2 hafta sonra, sonunda gidip istediğim fotoğraf makinasını aldım :))

Bir kaç sefer daha camiye gittim ve en son gidişimde amcam çoştu.. Ben üst katta fotoğraf çekerken, aşağıdan bir ses beni uyarıyor; uygunsuz saatlerde geliyormuşum hep, turistler benim fotoğraf çektiğimi görünce, neden kendilerinin çekemeyeceklerini soruyorlarmışmışmış..Ses çıkarmadım, tamam dedim turistler gitsin öyle devam edeyim.. Turistler gitti ben yukarıdaki işimi bitirip aşağıya indim..
Amcam tabi durur mu yine coştu..Kubbenin fotoğrafını çekmek için uğraşıyordum ki yine bir ses; bir kubbeyi çekememişim, nesi varmış ki, altı üstü bir kubbeymiş.. Ölür müsün, öldürür müsün :)) Talihsizlik işte.. İstanbul'da o kadar cami arasında gittim, içinde nöbet tutan, fotoğraf ustası(!) bir görevlisi olan camiyi buldum..
Bir de anlayamadığım bir durum var; amcam caminin kapısını kafasına göre kilitleyip gidiyor, sonra gelince açıyor.. Babasının camisi mi acaba?? Gerçi tavırlarına akılırsa kesin öyle..

Bugün yine gideceğim camiye.. Çok şükür ki son gidişim olucak.. Amcam laf ederse, ne desem acaba diye düşünmeye başladım.. Olay mı çıkarsam, n'apsam :p

16 Nisan 2009 Perşembe

canımm blogcuğum.. çok özlemişim senii :pp

Buraya bir şeyler yazmak zor geliyor.. Hem üşengeçlikten, hem de ne yazacağımı bilememezlikten.. Her yazıda bir öncekinden bu yana, arayı çok daha fazla açmış oluyorum.. Sonunda silip rahatlayacağım, ama ona da içim el vermiyor :)
En güzeli fotoğraflarla süsleyip püsleyip arada bir iki yazı yayınlamak..
Gerçi ne zamandır fotoğraf da çekemedim ki doğru düzgün.. Ben de isterdim şuraya eli yüzü düzgün güzel fotoğraflar koymayı, ama elden bir şey gelmiyor..

Fotoğraf demişken aklıma geldi yazmadan, içimi dökmeden geçemiyeceğim.. Geçenlerde -geçenlerde dediğim 2 ay önceydi sanırım- Maltepe Belediyesi bir fotoğraf yarışması düzenledi.. Ben de hediyelerin güzelliğine dayanamadım ve 5 fotoğrafımla birlikte şansımı denedim.. Neyse lafı çok uzatmak istemiyorum.. Neticede derece falan almamakla birlikte 250 fotoğraf arasında benim 5 fotoğrafımdan bir tanesi bile, en iyi 30 fotoğrafın sergilendiği sergide yoktu.. Nerden biliyorum? Bir ümit fotoğraflarımdan birini görebilirim diye gittim baktım.. Benim fotoğraflarım mükemmeldi demiyorum, ama sergide 2-3 tanesi hariç güzel bir fotoğraf göremedim.. Bu arada 1. 2. ve 3. fotoğraflara dair hiç bir bilgim yok, göremediğim için..
Maltepe Belediyesi eski belediye başkanı Sayın Fikri Köse de büyük ihtimalle benim beddualarım yüzünden bu seçimleri kazanamadı zaten :pP


O kadar yazdım bari yarışmaya yolladığım fotoğraflardan bir tanesini ekleyeyim buraya.. Tamam biliyorum.. Şimdi 'Bu muydu yani derece beklediğin fotoğrafın' diyeceksiniz.. Derece de gözüm yoktu, ama sergiye çıkabilirdi en azından..Hem çıkanlar hiç bir şeye benzemiyordu yaa.. Çamur mu atıyorum bilmiyorum ki :)))

Şöyle bir baktım da epey yazmışım.. Çok mu dertliydim yoksa yazmayı mı özlemişim bilmiyorum :)) Halbuki başında 2 cümleyle bir fotoğraf iliştirir yayınlarım diyordum..Kısmet böyleymiş demek ki ;)

Her yerde laleler açmış.. Lale fotoğrafı çekmek istiyorumm.. En yakın zamanda kendimi parklara bahçelere atmalıyım.. Emirgan da çok güzel laleler varmış, öyle duydum.. Bana katılmak isteyen olursa her zaman beklerim ;)

Ben yine uzun bir süre aradan kaybolurum.. Merak eden olursa rahat olsunlar.. Ben hep iyi olacağım ;)

8 Ocak 2009 Perşembe

Kadıköy'de Martılar..


Çokk uzun bi aradan sonra bu fotoğrafı eklemek istedim.. Tekrar yazar mıyım bilmiyorum, ama çektiğim fotoğrafları ekleme ihtimalim daha yüksek gibi görünüyor ;)