30 Kasım 2006 Perşembe

İstanbul'da Trafik Kuralları [alıntıdır]

  • Yol verilmez, alınır. Eğer bir garajdan ya da otoparktan direkt yola çıkacaksanız, araçların size yol vermesini beklemek hayalcilik olur. Burada kural, bodoslama yola fırlamaktır. Merak etmeyin, hızla gelen araçlar "Zınk!" diye duracaklardır.
  • Mecbur kalmadıkça kimseye yol verilmez. Amaç ulaşılacak yere bir an önce varmaktır. Asla yol verilmez. Çok mecbur kalınırsa hafiften hız düşürülür. Yavaşlamanıza sebep olan araçlara bağırmak en tabiî hakkınızdır.
  • Yeşil ışığın yanması asla beklenmez. Işıklarda beklerken vites asla boşa alınmaz. Birinci vitese takılır ve bir ayak debriyajda tutularak araba bağırttırılır, iyi bir istanbullu yeşilin yanacağını hisseder ve yanmadan geçer. Yeşil ışık birkaç saniye sonra nasıl olsa yanacaktır. Eğer ışıkta bekleyen diğer araçlar sizin önünüzdeyse, sarı yanmadan koraya köküne kadar basılır ve "Hadi be, yürüsene!" diye bağırılır.
  • En sağ şerit emniyet şeridi değil, acelesi olanların şerididir. Eğer trafik tıkanmışsa en sağ şeritten huzur ve güven içerisinde gidebilirsiniz.
  • Sinyal vermek delikanlılığa sığmaz. Durmak isteyen veya dönüş yapmak isteyen istediği zamanda ve yerde durabilir ya da dönebilir. Arkadan gelen araçlar bunu altıncı hisleriyle hissetmelidirler. Hissedemezlerse arkadan vururlar ve suçlu duruma düşerler.
  • Ağır vasıtaların yeri en sol şerittir. Sadece onlar değil, bütün ticarî araçlar sol şeritten giderler. Küçük ve hafif binek otolar onlara her zaman yol vermeli ve saygıda kusur etmemelidirler.
  • Ambulanslar acelesi olanlar için faaliyet göstermektedir. Sirenlerini açmış, son hızla giden bir ambulans görürseniz hemen arkasına takılın. En kısa zamanda varacağınız yere ulaşırsınız. Bu son derece doğal ve sık başvurulan bir uygulamadır, zaten o ambulans da acil servise hasta değil, televizyondaki maça taraftar taşımakta veya Ramazan'daysa iftara oruçlu yetiştirmektedir.
  • Korna çalmak en tabu hakkınızdır. Onu sık sık kullanın. Dünyanın parasını verip fıstık gibi bir otomobil satın almışsınız. Kornasını yeteri sıklıkta çalmazsanız oksitlenme yapabilir. Ayrıca az korna çalanlar istanbul trafiğinde hemen farkedilir ve dışlanırlar. En son korna makamlarını minibüs şoförlerinden öğrenebilirsiniz.
  • Sollayacaksan önce sıkıştır. Bir araç sollanacaksa, arkadan sellektör yapılmalı ve aracın tamponuna değecek kadar yanaşılmalıdır. Böylece sollanacak kişi arkadakinin niyetini anlar ve kenara çekilir.
  • Yol çizgileri sollama zevkini artırmak için vardır, istanbul'da kesinlikle tek bir hat üzerine yol alınmaz. Devamlı şerit değiştirilerek sollama yapılır. Yoldaki çizgiler sollama yapmamızı kolaylaştırır.
  • Farlar hava iyice kararmadan yakılmaz. Gündüz vakti farlarını yakanlar olursa, diğer sürücüler tarafından anında uyarılırlar.
  • Selektör şoförün eli ayağıdır, her zaman kullanılmalıdır. Bazen bir teşekkür, bir uyarı, kızgınlık için sellektör yapmadan araç kullanan iyi şoför olamaz.
  • Bayan şoförlerin İstanbul'da trafiğe çıkmaya hakları yoktur. Erkek sürücüler her fırsatta bu kaideyi hatırlatmalı, bayan sürücüleri devamlı sıkıştırarak zor durumda bırakmalıdırlar. Bu kurallara dikkat edelim, uymayanları uyaralım.
  • İstanbul'da hız sınırlaması yoktur. Mahalle aralarında pati çekilip spin atılabilir, son sürat gidilebilir.
  • Sürücüler her zaman haklıdırlar. Yayalar yayalığını bilmeli, ona göre davranmalılar. Yaya geçidi, yayaların geçiş üstünlüğü gibi kavramlar İstanbul'da geçerli değildir.

28 Kasım 2006 Salı

çok hastayım..

herkese merhabalar..
bugün evdeyim.. sabah bi kalktım, feci, bir boğaz ağrısı, burun akıntısı.. zaten dün de boğazımda bi gariplik hissediyodum.. bugün tam anlamıyla grip oldum.. şimdi başım da ağrıyo biraz.. boğazımı sardım, battaniyenin altında oturuyorum.
boş oturmayayım, bişiler yazayım şu bloga dedim..
hazır bişiler yazmaya başlamışken, geçen haftasonu sinemadaki hayal kırıklığımı yazmadan geçemeyeceğim..
cumartesi günü kuzenim merveyle birlikte sinemaya gidelim dedik.. ben ilk aşk filmine gitmek istedim, merve de dondurmam gaymak'a.. dondurmam gaymak filminin seansı daha erken olduğu için, eve geç kalmayalım, hem de oscar aday adayı(!) olmuş bu filme gidelim dedik.. ilk yarıda çok sıkıldım.. ama hala ümidimi yitirmemiştim, zannettim ki aradan sonra biraz hareketlenir.. ama çok yanılmışım.. bi ara gözlerimi kapattım, uyumaya çalıştım, o derece yani..
tamam belki öyle filmden çok anlayan biri diilim, zaten bunlar da şahsi görüşlerim.. filmde sadece bir tane oyuncu olması, diğer geri kalanların muğla halkından olması ilgi çekici gelebiliyor; ama o kdr.. fazla amatör geldi bana.. bi de kamera çekimleri öldürdü beni.. sanki ben almışım elime kamerayı çekiyorum.. görüntü o kadar oynuyo ki bi ara korktum gözüm bozulacak diye.. neyse hayatımda gittiğim en sıkıcı filmi bu şekilde özetledikten sonra.. diğer bir mevzuya geçmek istiyorum..
şu sıralar, bilenler bilir.. bir diziye takmış durumdayım.. atvdeki " Hatırla Sevgili " dizisi.. nedense pek bi sevdim ben bu diziyi.. her gördüğüme de izlemesini söylüyorum.. geçenlerde ebruyla serranın izlemesine vesile oldum snrm.. ebru beğenmiş sanırım, ama serranın fikirlerini henüz öğrenemedim.. mihriye ablaya da izlettim internetteki videolarını, o da beğendi..
prodüksiyonla uzaktan yakından bi alakam yok; ama ne bilim siz de izleyin istiyorum bu güzel diziyi :)
"50'li yılların sonunda, İstanbul'da yaşanan hüzünlü bir aşk. Ve dönemin Türkiye'sine ışık tutacak bir hikaye. Muhteşem görüntüleri ve yakın geçmişimize ışık tutan öyküsüyle tüm Türkiye'nin dikkatini çeken dev bir yapım... " şeklinde tanıtılmış atvnin sitesinde, kesinlike katılıyorum.. :)
oyuncular çok güzel.. başroldeki delikanlıyı yani cansel elçin'i tanırsınız heralde kırık kanatlar dizisinden ki oyunculuğu harika.. beren saati de biliyosunuz bi yarışmada birinci olmuştu yanılmıyorsam.. bi izleyin bakalım beğenecek misiniz?fikirlerinizi merak ediyorum.. cuma akşamları saat 22:45'te atv ekranlarındaa.. reklamları bitirdiğime göre, postuma da noktayı koyabilirim.. kendinize iyi bakın.. benim gibi grip olmaktan kendinizi koruyun..

23 Kasım 2006 Perşembe

ölç ölç bitmez ki bu cami..

selamlarr..
az önce post yazasım geldi.. bugün ne yaptım bi yazayım dedim..
bugün okul yoktu.. o yüzden arkadaşım papatyayla birlikte beykoza gittik.. rölöve dersim için ölçümler yaptık, çizdik uğraştık durduk.. yalnız kaç haftadır gidiyoruz ölçü almak için.. ama bi türlü bitmiyor.. hoca her derste -gidin orayı da ölçün, gidin şuranın resmini çekin..- diyip duruyo..anlicanız bitmio yani..
hocanın isteği üzerine minareye girelim dedik, ama müezzin izin vermedi.. sadece girişinden bakıp bi kaç bir şey ölçtük..izin vermemesinin nedeni de çok dar olmasıymış, hem de çok pismiş.. ben aslında çok hevesliydim.. şerefeye çıkıp boğaz manzarasını çekmek isterdim ama olmadı :(
bu arada camii çok soğuktu, donduk soğuktan.. işimiz bitip de çıkınca dışarda daha sıcak bi hava olduğunu farkettik..
neyse saat 5 gibiydi çıktık camiden, bindik otobüsümüze, üsküdara geldik.. üsküdardan kadıköyee, ordan da evime geldim 1,5 saat sonra..
bu arada bilen bilir bostancı acayip bir yol çalışması durumu var.. duyduğuma göre altbostancı taraflarında E5'e doğru bi tünel yapılıcakmış, umarım doğrudur.. hiç olmazda buraların trafiği rahatlamış olur..
yalnız sinir olduğum bi nokta var.. okula gidip gelirken çalışmaların olduğu yollardan gidip geliyorum.. aynı yoldan gelen insanların bazıları konuşuyo..- yok efendimm ne kadar kötü olmuşş bu yol.. perişan ettiler trafiği.. mahvettiler koskoca caddeyi..- gibi yani çalışma var tabiki trafiği aksatıcak, tabiki biraz çile çekilicek... adamlar sanki keyiflerinden yapıyorlar.. yarın öbür gün trafik iyice kitlenmesin diye yapılıyo bunlar.. ama nedense bi türlü anlamak istemiyo bizim insanlar.. Allah akıl fikir versin..
neyse kısaca bu derdimi de yazdığıma göre postuma son verebilirim.. kendinize çok iyi bakın.. beni yorumsuz bırakmayın..

22 Kasım 2006 Çarşamba

Şaştım kaldımm yaa.. ;(

herkese merhabalar..
bu blogu yazmamın amacı hem maksat bişiler yazmak, hem de mailımla ilgili olan bir sorunu sizinle paylaşmak istememdir..
bu olayı akşam internete girince serradan öğrendim.. benim mail adresimden listemdeki bir çok kişiye saçma sapan bi mail gönderilmiş, hem de 2'şer kez.. hatta daha sonra bazı maillere gitmeyince benim mailıma geri gelmiş.. ben o geri gelen mailler vasıtasıyla içeriğini gördüm.. içinde papayla ilgili garip resimler vardı..
nedir ne değildir anlamadım... birileri mailımı ele mi geçirdiler onu da bilemedim..
başka bir arkadaşımdan da öğrendiğim kadarıyla bugün akşama doğru atılmış mailler.. arkadaşım aynı maildan 2 kez gönderildiğini görünce açmamış , virüslüdür diye.. umarım öyle bişi yoktur.. size bi zarar gelsin istemem doğrusu..
bana bu konuda yardım ederseniz çok memnun olurum... veya ne olabilir diye bir fikri olan varsa yine memnun olurum.. aydınlatın benii :(
görüşmek üzere..

14 Kasım 2006 Salı

...köprüüdenn geçtii kübiii, köprüdenn... ;)

evet başlıktan anlayacağınız gibi bugün köprüden geçtim.. yani ilk kez arabada sürücü olarak bulunaraktan karşıya geçtim...
saat 11 de evden çiktim, bostancıdan arkadaşim merve şekeri aldım.. sonraa doğruu çevreyoluna çiktik.. ordan da ver elini boğaziçi köprüsü..
köprüye giden yolda, bir de beşiktaşta çok trafik vardı; ama yine de hamdolsun zorluk çekmedim.. kabataşta bizim okulun yakınında bi otoparka arabayı park ettikten sonra okula gittik..3 saatlik dersimizin ardından tekrar arabamıza doğru yola aldık.. otopark ücretimizi görevliye teslim ettik.. ardından beşiktaşa doğru yola koyulduk.. yalnız boğaziçi köprüsünden dönemedik, çünkü ogs veya kgsmiz yoktu.. biz de mecburen 2. köprüden dönmek zorunda kaldık.. yalnız bu kadar mı uzun olur bir yol yaa.. git git bitmiyorr, gerçi asıl uzun yolu köprüden geçtikten sonra gördüm.. neyse bu arada merve bana hem tabelaları okudu, hem de fotoğraf çekti :) ee nede olsa sayfaya resim lazım.. merve de bu yüzden arada tabelacı, arada fotocu oldu.. sağolsun co-pilotluğu çok iyiydi.. köprüden geçtikten sonra bir sürü kamyonun arasında kalınca ben panikledim; ama merve de tık yoktu.. ya gerçekten yoktu ya da bana numara yaptı..
neyse uzunn yollardan geçtikten sonra içerenköy carrefourun orda merveyi bıraktım.. zaten çok sürmedi ben de bostancıya gelmiş bulundum.. annem o sırada fatma yengemin evindeydi.. ben de gidim istedim.. malum fatma yengem yeni evine taşindı bir kaç gün önce.. yeni ev ne de olsa, pek bir güzel olmuş maşallah.. resimlerini çekmedim henüz tam toparlanmamışlardı.. belki ilerleyen günlerde bir iki kare çekerim :)
saat 5 gibi kalktık, eve geldik.. ben arabayı park edip dükkana babamın yanına uğradım.. okuldan geldiğimi söyleyince inanmadı bir türlü.. sabah giderken ona söylememiştim, panik olmasın diye.. bu sefer de inandıramadım.. :))
işte böylee.. bu arada 2-3 gün önce annemin arkadaşi yasemin ablanın kızı gülnihal rica etmişti bunu yazmamı; ama bugüne kısmetmiş..
haberlerde mutlaka hepiniz duydunuz.. bazı insan olarak nitelendiremeyeceğim yaratıklar, küçücük, masum çocuklari kendi sapık saçmalalıklarında kullanıyorlar.. televizyonda duyuyoruz, tecavüzler, pornolar..vs.. işte bu korkunç olaylara, gülnihalin abisi ve arkadaşlarıyla bir tepki vermek için yukarıda gördüğünüz resmi hazırlamışlar.. paylaşmamı istediler.. ben de paylamış oldum böylece..
hadi kendinize iyi bakın.. görüşmek üzere...

9 Kasım 2006 Perşembe

iyi kii doğdunn teyzeee....

bugün sema teyzemin doğum gününü kutlamak için, 1 hafta önceden kararlaştırdığımız üzere efnan teyzeme gittik.. bütün teyzeler(hatice teyzem hariç) ve fatma yengem ordaydı..

teysem gelince biz salona kaçtık, kapıyı da kapattık.. sema teysem salona girdiği gibi biz başladıkk "mutluu yıllarrr semaaa" demeye.. çok şaşırdı, şok oldu.. bayaa bir sürpriz oldu kendisine, zira kendisi de çok farkında değilmiş doğum günü olduğunu :)
sonra sofraya geçtik, sema teyzem, efnan teyzemin elleriyle yaptığı doğum günü pastasını kesti.. ardından oturduk, sofradakileri lezzetlerden yedik.. sohbet ettik.. amerikadaki kızlarımızı yaad ettik.. arattılar kendilerini.. inşallahh onlar gelince de çok eğleneceğiz..
en sonunda bir resim çekelim dedik hatıra olsun diye.. tabi ben yokum, çeken şahıs olarak..
maşallahh deyinn millett.. mutluluğumuza nazarr değmesinn.. ;))
Allah'a emanet olunn..

5 Kasım 2006 Pazar

avrasya maratonundaydık..


evettt.. başlıkta da okuduğunuz üzere, avrasya maratonundaydık.. bu sabah erkenden çıktım, önce kadıköye ordan da altunizadeye gittim..
annem ve havva teyzem dün akşam ümraniyede kaldığı için onlar ufuk yengeleri de alıp o taraftan geldiler..

annemleri beklerken ben de altunizade köprüsü üzerinden halk maratonuna start verilişini izledim.. yandaki kalabalık onun kalabalığı oluyor..


neyse yürüyüşümüz çok zevkli geçti.. yalnız köprünün üstünde soğuktan donduk resmen.. bir ara burnumla ellerimi hissetmemeye başlamıştım ki zaten köprüyü geçtik ve biraz olsun ısındım.. toplam 2,5-3 saatte bitirdik biz.. sallana sallana yine iyi bir derece yaptık kendi çapımızda..

2 tane yaşlı dede gördük maratonda.. ikisi de eşofmanları çekmiş yürüyorlardı, yalnız bitanesi çok ilginç bir tipti.. üzerindeki tshirtte 'yaş 77 ama iş bitmemiş' yazıyordu. hakkaten de bitmediği belliydi.. bi yandan poz veriyordu kameralara bi yandan da elindeki radyoda çalan müziklere eşlik ediyordu danslarıyla :D komik bir tipti yani..
maraton bittikten sonra numarası olanlar hemen gittiler madalyalarını ve tshirtlerini aldılar; ama bizim numaramız yoktu.. sonra taksimde bir amca bana 3 tane madalya verdi, tayyiple senaya da vermiş 5-6 tane.. adam o kdr madalya dağıttı ama hala bi poşet dolusu vardı elinde.. nasıl toplamış o kadar madalyayı anlamadım.. neyse üzümünü yedik, bağını sormadık..

ben de olan resimleri sizinle paylaşmış bulundum burada.. tayyip iyi fotoculuk yaptı ama henüz çektiklerini görmüş değilim.. bakalım orada güzel bişiler bulursam yine koyarım buraya.. kendinize iyi bakın... seneye artık Allah nasip ederse, havada güzel olursa daha kalabalık ekiple gideriz de geçeriz köprüden..

3 Kasım 2006 Cuma

yemek bloglarına özendimm ;))

merhaba.. blogumu güncellemek için hiç bir fırsatı kaçırmayarak yemek bloglarına özendim bugün.. başlayalım bakalımm..
bugün annemle birlikte babanneme gidicektik, elimiz boş gitmeyelim diye, açma yaptık.. dün annem arkadaşı Gülersin Abla'daydı, tarifini oradan aldığı zeytinli açmayı yaptık.. madem bişi yapmış bulunduk tarifini de sizinle paylaşayım dedim...

..malzemeler..
  • 2 su bardağı süt
  • 1,5 su bardağı sıvıyağ
  • 4 yumurta akı (sarısını üzerine sürmek üzere ayırıyoruz)
  • 1 paket yaş maya
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • 3 yemek kaşığı şeker
  • un
  • zeytin ezmesi
..yapılışı..

bu malzemeleri karıştırıyoruz bir güzel :) unu eklerken de şuna dikkat ediyoruz, hamurumuz yumuşacık olcak, artık siz ona göre ekleyin.. mayalı hamur nasıl olur benden daha iyi bilirsiniz siz..
hamuru yoğurma işlemimiz bittikten sonra mayalanması için 30-60 dakika arası bekletiyoruz.. mayalanan hamurumuzdan ceviz büyüklüğünde parçalara ayırıyoruz ve yukarıdaki resimde görüldüğü üzere daire şeklinde açıp, üzerine önce sıvıyağ daha sonra da zeytin ezmesini sürüyoruz..

daha sonra hamurumuzu rulo şeklinde sarıyoruz ve iki ucunu birleştirecek şekilde buruyoruz.. tepsiye dizdiğimiz açmalarımızın üstüne yumurta sarısını sürüyoruz.. ardından çörek otu serpiyoruz.. 175 derecede üstü kızarıncaya kadar da pişiriyoruz..
açma tarifimiz burada bitiyorr.. diğer bir mevzuya geçiyoruzz..


kardeşim enes bugün tüyap kitap fuarına gitti sınıfıyla birlikte.. bir kaç kitap siparişi vermiştim derslerle alakalı, onları almış.. hatta aşka gelmiş birsürü kitap almış kendisi.. akşam gelip de kitapları gösterince, özendim keşke ben de gitmeseymişim dedim.. pazara kadar açık ama gidemem kii.. neyse ben size kitapların resimlerini çektim yine malzeme olsun bloguma diyerekten :) şimdi ben bu kitapları okumalıyım.. sonra görüşmek üzere.. beni yorumsuz bırakmayın..

2 Kasım 2006 Perşembe

bloga video ekleme -yoğun istek üzerine-

evett... sonunda açıklıyorum.. artık herkesin blogunda videolarr olucakk..
anlatacaklarımı adım adım uygularsanız, zannediyorum ki artık siz de videolu blogculardan olacaksınız :)
başlıyorumm...



1.adım: önce pcnizde yüklü olan videoyu internete upload etmeniz gerekir.. ben upload işlemi için YouTube'yi kullanıyorum.. YouTube sitesini kullanabilmeniz için öncelikle, bir hesap açtırmalısınız.. hesabınızın olduğunu varsayarak o aşamaları es geçiyorum... yukardaki resimde de belirtmeye çalıştığım gibi upload kısmından, yönergeleri izleyerek videomuzu siteye ekliyoruz.. bu konuda sorun yaşanırsa, müracaat kabul edebilirim :p


2.adım: şimdi yüklenmiş olan videomuzu, sitemize eklemek için gerekli olan linki alacağız.. videonun sağ tarafında Embed bölümündeki yazıyı sitemize yapıştırmak üzere kopyalıyoruz.. vee Youtube ile işimiz bitmiş oluyor.. şimdi geliyoruzz asıl bloga ekleme bölümüne..


3.adım: blogumuzda postumuzu yazdığımız sayfada yukarıda edit html ve compose yazılarını görüyoruz.. normalde yazılarımızı composedan yazıyoruz.. fakat kopyaladığımız kodu Edit Html bölümüne girip, orada müsait bir yere yapıştırıyoruz..



4. adım: yapıştırma işlemini gerçekleştirdikten sonra, aşağıda zaten tanıdık olduğunuz Publish sekmesine tıklayıp postumuzu yayınlamış oluyoruz..


işte bu da videomuzz... umarım faydalı olur yazdıklarım.. hiç olmazsa bir fikriniz olmuş olur dimi ;) bi sorun olursa ben burdayım, her zaman beklerim..

30 Kasım 2006 Perşembe

İstanbul'da Trafik Kuralları [alıntıdır]

  • Yol verilmez, alınır. Eğer bir garajdan ya da otoparktan direkt yola çıkacaksanız, araçların size yol vermesini beklemek hayalcilik olur. Burada kural, bodoslama yola fırlamaktır. Merak etmeyin, hızla gelen araçlar "Zınk!" diye duracaklardır.
  • Mecbur kalmadıkça kimseye yol verilmez. Amaç ulaşılacak yere bir an önce varmaktır. Asla yol verilmez. Çok mecbur kalınırsa hafiften hız düşürülür. Yavaşlamanıza sebep olan araçlara bağırmak en tabiî hakkınızdır.
  • Yeşil ışığın yanması asla beklenmez. Işıklarda beklerken vites asla boşa alınmaz. Birinci vitese takılır ve bir ayak debriyajda tutularak araba bağırttırılır, iyi bir istanbullu yeşilin yanacağını hisseder ve yanmadan geçer. Yeşil ışık birkaç saniye sonra nasıl olsa yanacaktır. Eğer ışıkta bekleyen diğer araçlar sizin önünüzdeyse, sarı yanmadan koraya köküne kadar basılır ve "Hadi be, yürüsene!" diye bağırılır.
  • En sağ şerit emniyet şeridi değil, acelesi olanların şerididir. Eğer trafik tıkanmışsa en sağ şeritten huzur ve güven içerisinde gidebilirsiniz.
  • Sinyal vermek delikanlılığa sığmaz. Durmak isteyen veya dönüş yapmak isteyen istediği zamanda ve yerde durabilir ya da dönebilir. Arkadan gelen araçlar bunu altıncı hisleriyle hissetmelidirler. Hissedemezlerse arkadan vururlar ve suçlu duruma düşerler.
  • Ağır vasıtaların yeri en sol şerittir. Sadece onlar değil, bütün ticarî araçlar sol şeritten giderler. Küçük ve hafif binek otolar onlara her zaman yol vermeli ve saygıda kusur etmemelidirler.
  • Ambulanslar acelesi olanlar için faaliyet göstermektedir. Sirenlerini açmış, son hızla giden bir ambulans görürseniz hemen arkasına takılın. En kısa zamanda varacağınız yere ulaşırsınız. Bu son derece doğal ve sık başvurulan bir uygulamadır, zaten o ambulans da acil servise hasta değil, televizyondaki maça taraftar taşımakta veya Ramazan'daysa iftara oruçlu yetiştirmektedir.
  • Korna çalmak en tabu hakkınızdır. Onu sık sık kullanın. Dünyanın parasını verip fıstık gibi bir otomobil satın almışsınız. Kornasını yeteri sıklıkta çalmazsanız oksitlenme yapabilir. Ayrıca az korna çalanlar istanbul trafiğinde hemen farkedilir ve dışlanırlar. En son korna makamlarını minibüs şoförlerinden öğrenebilirsiniz.
  • Sollayacaksan önce sıkıştır. Bir araç sollanacaksa, arkadan sellektör yapılmalı ve aracın tamponuna değecek kadar yanaşılmalıdır. Böylece sollanacak kişi arkadakinin niyetini anlar ve kenara çekilir.
  • Yol çizgileri sollama zevkini artırmak için vardır, istanbul'da kesinlikle tek bir hat üzerine yol alınmaz. Devamlı şerit değiştirilerek sollama yapılır. Yoldaki çizgiler sollama yapmamızı kolaylaştırır.
  • Farlar hava iyice kararmadan yakılmaz. Gündüz vakti farlarını yakanlar olursa, diğer sürücüler tarafından anında uyarılırlar.
  • Selektör şoförün eli ayağıdır, her zaman kullanılmalıdır. Bazen bir teşekkür, bir uyarı, kızgınlık için sellektör yapmadan araç kullanan iyi şoför olamaz.
  • Bayan şoförlerin İstanbul'da trafiğe çıkmaya hakları yoktur. Erkek sürücüler her fırsatta bu kaideyi hatırlatmalı, bayan sürücüleri devamlı sıkıştırarak zor durumda bırakmalıdırlar. Bu kurallara dikkat edelim, uymayanları uyaralım.
  • İstanbul'da hız sınırlaması yoktur. Mahalle aralarında pati çekilip spin atılabilir, son sürat gidilebilir.
  • Sürücüler her zaman haklıdırlar. Yayalar yayalığını bilmeli, ona göre davranmalılar. Yaya geçidi, yayaların geçiş üstünlüğü gibi kavramlar İstanbul'da geçerli değildir.

28 Kasım 2006 Salı

çok hastayım..

herkese merhabalar..
bugün evdeyim.. sabah bi kalktım, feci, bir boğaz ağrısı, burun akıntısı.. zaten dün de boğazımda bi gariplik hissediyodum.. bugün tam anlamıyla grip oldum.. şimdi başım da ağrıyo biraz.. boğazımı sardım, battaniyenin altında oturuyorum.
boş oturmayayım, bişiler yazayım şu bloga dedim..
hazır bişiler yazmaya başlamışken, geçen haftasonu sinemadaki hayal kırıklığımı yazmadan geçemeyeceğim..
cumartesi günü kuzenim merveyle birlikte sinemaya gidelim dedik.. ben ilk aşk filmine gitmek istedim, merve de dondurmam gaymak'a.. dondurmam gaymak filminin seansı daha erken olduğu için, eve geç kalmayalım, hem de oscar aday adayı(!) olmuş bu filme gidelim dedik.. ilk yarıda çok sıkıldım.. ama hala ümidimi yitirmemiştim, zannettim ki aradan sonra biraz hareketlenir.. ama çok yanılmışım.. bi ara gözlerimi kapattım, uyumaya çalıştım, o derece yani..
tamam belki öyle filmden çok anlayan biri diilim, zaten bunlar da şahsi görüşlerim.. filmde sadece bir tane oyuncu olması, diğer geri kalanların muğla halkından olması ilgi çekici gelebiliyor; ama o kdr.. fazla amatör geldi bana.. bi de kamera çekimleri öldürdü beni.. sanki ben almışım elime kamerayı çekiyorum.. görüntü o kadar oynuyo ki bi ara korktum gözüm bozulacak diye.. neyse hayatımda gittiğim en sıkıcı filmi bu şekilde özetledikten sonra.. diğer bir mevzuya geçmek istiyorum..
şu sıralar, bilenler bilir.. bir diziye takmış durumdayım.. atvdeki " Hatırla Sevgili " dizisi.. nedense pek bi sevdim ben bu diziyi.. her gördüğüme de izlemesini söylüyorum.. geçenlerde ebruyla serranın izlemesine vesile oldum snrm.. ebru beğenmiş sanırım, ama serranın fikirlerini henüz öğrenemedim.. mihriye ablaya da izlettim internetteki videolarını, o da beğendi..
prodüksiyonla uzaktan yakından bi alakam yok; ama ne bilim siz de izleyin istiyorum bu güzel diziyi :)
"50'li yılların sonunda, İstanbul'da yaşanan hüzünlü bir aşk. Ve dönemin Türkiye'sine ışık tutacak bir hikaye. Muhteşem görüntüleri ve yakın geçmişimize ışık tutan öyküsüyle tüm Türkiye'nin dikkatini çeken dev bir yapım... " şeklinde tanıtılmış atvnin sitesinde, kesinlike katılıyorum.. :)
oyuncular çok güzel.. başroldeki delikanlıyı yani cansel elçin'i tanırsınız heralde kırık kanatlar dizisinden ki oyunculuğu harika.. beren saati de biliyosunuz bi yarışmada birinci olmuştu yanılmıyorsam.. bi izleyin bakalım beğenecek misiniz?fikirlerinizi merak ediyorum.. cuma akşamları saat 22:45'te atv ekranlarındaa.. reklamları bitirdiğime göre, postuma da noktayı koyabilirim.. kendinize iyi bakın.. benim gibi grip olmaktan kendinizi koruyun..

23 Kasım 2006 Perşembe

ölç ölç bitmez ki bu cami..

selamlarr..
az önce post yazasım geldi.. bugün ne yaptım bi yazayım dedim..
bugün okul yoktu.. o yüzden arkadaşım papatyayla birlikte beykoza gittik.. rölöve dersim için ölçümler yaptık, çizdik uğraştık durduk.. yalnız kaç haftadır gidiyoruz ölçü almak için.. ama bi türlü bitmiyor.. hoca her derste -gidin orayı da ölçün, gidin şuranın resmini çekin..- diyip duruyo..anlicanız bitmio yani..
hocanın isteği üzerine minareye girelim dedik, ama müezzin izin vermedi.. sadece girişinden bakıp bi kaç bir şey ölçtük..izin vermemesinin nedeni de çok dar olmasıymış, hem de çok pismiş.. ben aslında çok hevesliydim.. şerefeye çıkıp boğaz manzarasını çekmek isterdim ama olmadı :(
bu arada camii çok soğuktu, donduk soğuktan.. işimiz bitip de çıkınca dışarda daha sıcak bi hava olduğunu farkettik..
neyse saat 5 gibiydi çıktık camiden, bindik otobüsümüze, üsküdara geldik.. üsküdardan kadıköyee, ordan da evime geldim 1,5 saat sonra..
bu arada bilen bilir bostancı acayip bir yol çalışması durumu var.. duyduğuma göre altbostancı taraflarında E5'e doğru bi tünel yapılıcakmış, umarım doğrudur.. hiç olmazda buraların trafiği rahatlamış olur..
yalnız sinir olduğum bi nokta var.. okula gidip gelirken çalışmaların olduğu yollardan gidip geliyorum.. aynı yoldan gelen insanların bazıları konuşuyo..- yok efendimm ne kadar kötü olmuşş bu yol.. perişan ettiler trafiği.. mahvettiler koskoca caddeyi..- gibi yani çalışma var tabiki trafiği aksatıcak, tabiki biraz çile çekilicek... adamlar sanki keyiflerinden yapıyorlar.. yarın öbür gün trafik iyice kitlenmesin diye yapılıyo bunlar.. ama nedense bi türlü anlamak istemiyo bizim insanlar.. Allah akıl fikir versin..
neyse kısaca bu derdimi de yazdığıma göre postuma son verebilirim.. kendinize çok iyi bakın.. beni yorumsuz bırakmayın..

22 Kasım 2006 Çarşamba

Şaştım kaldımm yaa.. ;(

herkese merhabalar..
bu blogu yazmamın amacı hem maksat bişiler yazmak, hem de mailımla ilgili olan bir sorunu sizinle paylaşmak istememdir..
bu olayı akşam internete girince serradan öğrendim.. benim mail adresimden listemdeki bir çok kişiye saçma sapan bi mail gönderilmiş, hem de 2'şer kez.. hatta daha sonra bazı maillere gitmeyince benim mailıma geri gelmiş.. ben o geri gelen mailler vasıtasıyla içeriğini gördüm.. içinde papayla ilgili garip resimler vardı..
nedir ne değildir anlamadım... birileri mailımı ele mi geçirdiler onu da bilemedim..
başka bir arkadaşımdan da öğrendiğim kadarıyla bugün akşama doğru atılmış mailler.. arkadaşım aynı maildan 2 kez gönderildiğini görünce açmamış , virüslüdür diye.. umarım öyle bişi yoktur.. size bi zarar gelsin istemem doğrusu..
bana bu konuda yardım ederseniz çok memnun olurum... veya ne olabilir diye bir fikri olan varsa yine memnun olurum.. aydınlatın benii :(
görüşmek üzere..

14 Kasım 2006 Salı

...köprüüdenn geçtii kübiii, köprüdenn... ;)

evet başlıktan anlayacağınız gibi bugün köprüden geçtim.. yani ilk kez arabada sürücü olarak bulunaraktan karşıya geçtim...
saat 11 de evden çiktim, bostancıdan arkadaşim merve şekeri aldım.. sonraa doğruu çevreyoluna çiktik.. ordan da ver elini boğaziçi köprüsü..
köprüye giden yolda, bir de beşiktaşta çok trafik vardı; ama yine de hamdolsun zorluk çekmedim.. kabataşta bizim okulun yakınında bi otoparka arabayı park ettikten sonra okula gittik..3 saatlik dersimizin ardından tekrar arabamıza doğru yola aldık.. otopark ücretimizi görevliye teslim ettik.. ardından beşiktaşa doğru yola koyulduk.. yalnız boğaziçi köprüsünden dönemedik, çünkü ogs veya kgsmiz yoktu.. biz de mecburen 2. köprüden dönmek zorunda kaldık.. yalnız bu kadar mı uzun olur bir yol yaa.. git git bitmiyorr, gerçi asıl uzun yolu köprüden geçtikten sonra gördüm.. neyse bu arada merve bana hem tabelaları okudu, hem de fotoğraf çekti :) ee nede olsa sayfaya resim lazım.. merve de bu yüzden arada tabelacı, arada fotocu oldu.. sağolsun co-pilotluğu çok iyiydi.. köprüden geçtikten sonra bir sürü kamyonun arasında kalınca ben panikledim; ama merve de tık yoktu.. ya gerçekten yoktu ya da bana numara yaptı..
neyse uzunn yollardan geçtikten sonra içerenköy carrefourun orda merveyi bıraktım.. zaten çok sürmedi ben de bostancıya gelmiş bulundum.. annem o sırada fatma yengemin evindeydi.. ben de gidim istedim.. malum fatma yengem yeni evine taşindı bir kaç gün önce.. yeni ev ne de olsa, pek bir güzel olmuş maşallah.. resimlerini çekmedim henüz tam toparlanmamışlardı.. belki ilerleyen günlerde bir iki kare çekerim :)
saat 5 gibi kalktık, eve geldik.. ben arabayı park edip dükkana babamın yanına uğradım.. okuldan geldiğimi söyleyince inanmadı bir türlü.. sabah giderken ona söylememiştim, panik olmasın diye.. bu sefer de inandıramadım.. :))
işte böylee.. bu arada 2-3 gün önce annemin arkadaşi yasemin ablanın kızı gülnihal rica etmişti bunu yazmamı; ama bugüne kısmetmiş..
haberlerde mutlaka hepiniz duydunuz.. bazı insan olarak nitelendiremeyeceğim yaratıklar, küçücük, masum çocuklari kendi sapık saçmalalıklarında kullanıyorlar.. televizyonda duyuyoruz, tecavüzler, pornolar..vs.. işte bu korkunç olaylara, gülnihalin abisi ve arkadaşlarıyla bir tepki vermek için yukarıda gördüğünüz resmi hazırlamışlar.. paylaşmamı istediler.. ben de paylamış oldum böylece..
hadi kendinize iyi bakın.. görüşmek üzere...

9 Kasım 2006 Perşembe

iyi kii doğdunn teyzeee....

bugün sema teyzemin doğum gününü kutlamak için, 1 hafta önceden kararlaştırdığımız üzere efnan teyzeme gittik.. bütün teyzeler(hatice teyzem hariç) ve fatma yengem ordaydı..

teysem gelince biz salona kaçtık, kapıyı da kapattık.. sema teysem salona girdiği gibi biz başladıkk "mutluu yıllarrr semaaa" demeye.. çok şaşırdı, şok oldu.. bayaa bir sürpriz oldu kendisine, zira kendisi de çok farkında değilmiş doğum günü olduğunu :)
sonra sofraya geçtik, sema teyzem, efnan teyzemin elleriyle yaptığı doğum günü pastasını kesti.. ardından oturduk, sofradakileri lezzetlerden yedik.. sohbet ettik.. amerikadaki kızlarımızı yaad ettik.. arattılar kendilerini.. inşallahh onlar gelince de çok eğleneceğiz..
en sonunda bir resim çekelim dedik hatıra olsun diye.. tabi ben yokum, çeken şahıs olarak..
maşallahh deyinn millett.. mutluluğumuza nazarr değmesinn.. ;))
Allah'a emanet olunn..

5 Kasım 2006 Pazar

avrasya maratonundaydık..


evettt.. başlıkta da okuduğunuz üzere, avrasya maratonundaydık.. bu sabah erkenden çıktım, önce kadıköye ordan da altunizadeye gittim..
annem ve havva teyzem dün akşam ümraniyede kaldığı için onlar ufuk yengeleri de alıp o taraftan geldiler..

annemleri beklerken ben de altunizade köprüsü üzerinden halk maratonuna start verilişini izledim.. yandaki kalabalık onun kalabalığı oluyor..


neyse yürüyüşümüz çok zevkli geçti.. yalnız köprünün üstünde soğuktan donduk resmen.. bir ara burnumla ellerimi hissetmemeye başlamıştım ki zaten köprüyü geçtik ve biraz olsun ısındım.. toplam 2,5-3 saatte bitirdik biz.. sallana sallana yine iyi bir derece yaptık kendi çapımızda..

2 tane yaşlı dede gördük maratonda.. ikisi de eşofmanları çekmiş yürüyorlardı, yalnız bitanesi çok ilginç bir tipti.. üzerindeki tshirtte 'yaş 77 ama iş bitmemiş' yazıyordu. hakkaten de bitmediği belliydi.. bi yandan poz veriyordu kameralara bi yandan da elindeki radyoda çalan müziklere eşlik ediyordu danslarıyla :D komik bir tipti yani..
maraton bittikten sonra numarası olanlar hemen gittiler madalyalarını ve tshirtlerini aldılar; ama bizim numaramız yoktu.. sonra taksimde bir amca bana 3 tane madalya verdi, tayyiple senaya da vermiş 5-6 tane.. adam o kdr madalya dağıttı ama hala bi poşet dolusu vardı elinde.. nasıl toplamış o kadar madalyayı anlamadım.. neyse üzümünü yedik, bağını sormadık..

ben de olan resimleri sizinle paylaşmış bulundum burada.. tayyip iyi fotoculuk yaptı ama henüz çektiklerini görmüş değilim.. bakalım orada güzel bişiler bulursam yine koyarım buraya.. kendinize iyi bakın... seneye artık Allah nasip ederse, havada güzel olursa daha kalabalık ekiple gideriz de geçeriz köprüden..

3 Kasım 2006 Cuma

yemek bloglarına özendimm ;))

merhaba.. blogumu güncellemek için hiç bir fırsatı kaçırmayarak yemek bloglarına özendim bugün.. başlayalım bakalımm..
bugün annemle birlikte babanneme gidicektik, elimiz boş gitmeyelim diye, açma yaptık.. dün annem arkadaşı Gülersin Abla'daydı, tarifini oradan aldığı zeytinli açmayı yaptık.. madem bişi yapmış bulunduk tarifini de sizinle paylaşayım dedim...

..malzemeler..
  • 2 su bardağı süt
  • 1,5 su bardağı sıvıyağ
  • 4 yumurta akı (sarısını üzerine sürmek üzere ayırıyoruz)
  • 1 paket yaş maya
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • 3 yemek kaşığı şeker
  • un
  • zeytin ezmesi
..yapılışı..

bu malzemeleri karıştırıyoruz bir güzel :) unu eklerken de şuna dikkat ediyoruz, hamurumuz yumuşacık olcak, artık siz ona göre ekleyin.. mayalı hamur nasıl olur benden daha iyi bilirsiniz siz..
hamuru yoğurma işlemimiz bittikten sonra mayalanması için 30-60 dakika arası bekletiyoruz.. mayalanan hamurumuzdan ceviz büyüklüğünde parçalara ayırıyoruz ve yukarıdaki resimde görüldüğü üzere daire şeklinde açıp, üzerine önce sıvıyağ daha sonra da zeytin ezmesini sürüyoruz..

daha sonra hamurumuzu rulo şeklinde sarıyoruz ve iki ucunu birleştirecek şekilde buruyoruz.. tepsiye dizdiğimiz açmalarımızın üstüne yumurta sarısını sürüyoruz.. ardından çörek otu serpiyoruz.. 175 derecede üstü kızarıncaya kadar da pişiriyoruz..
açma tarifimiz burada bitiyorr.. diğer bir mevzuya geçiyoruzz..


kardeşim enes bugün tüyap kitap fuarına gitti sınıfıyla birlikte.. bir kaç kitap siparişi vermiştim derslerle alakalı, onları almış.. hatta aşka gelmiş birsürü kitap almış kendisi.. akşam gelip de kitapları gösterince, özendim keşke ben de gitmeseymişim dedim.. pazara kadar açık ama gidemem kii.. neyse ben size kitapların resimlerini çektim yine malzeme olsun bloguma diyerekten :) şimdi ben bu kitapları okumalıyım.. sonra görüşmek üzere.. beni yorumsuz bırakmayın..

2 Kasım 2006 Perşembe

bloga video ekleme -yoğun istek üzerine-

evett... sonunda açıklıyorum.. artık herkesin blogunda videolarr olucakk..
anlatacaklarımı adım adım uygularsanız, zannediyorum ki artık siz de videolu blogculardan olacaksınız :)
başlıyorumm...



1.adım: önce pcnizde yüklü olan videoyu internete upload etmeniz gerekir.. ben upload işlemi için YouTube'yi kullanıyorum.. YouTube sitesini kullanabilmeniz için öncelikle, bir hesap açtırmalısınız.. hesabınızın olduğunu varsayarak o aşamaları es geçiyorum... yukardaki resimde de belirtmeye çalıştığım gibi upload kısmından, yönergeleri izleyerek videomuzu siteye ekliyoruz.. bu konuda sorun yaşanırsa, müracaat kabul edebilirim :p


2.adım: şimdi yüklenmiş olan videomuzu, sitemize eklemek için gerekli olan linki alacağız.. videonun sağ tarafında Embed bölümündeki yazıyı sitemize yapıştırmak üzere kopyalıyoruz.. vee Youtube ile işimiz bitmiş oluyor.. şimdi geliyoruzz asıl bloga ekleme bölümüne..


3.adım: blogumuzda postumuzu yazdığımız sayfada yukarıda edit html ve compose yazılarını görüyoruz.. normalde yazılarımızı composedan yazıyoruz.. fakat kopyaladığımız kodu Edit Html bölümüne girip, orada müsait bir yere yapıştırıyoruz..



4. adım: yapıştırma işlemini gerçekleştirdikten sonra, aşağıda zaten tanıdık olduğunuz Publish sekmesine tıklayıp postumuzu yayınlamış oluyoruz..


işte bu da videomuzz... umarım faydalı olur yazdıklarım.. hiç olmazsa bir fikriniz olmuş olur dimi ;) bi sorun olursa ben burdayım, her zaman beklerim..