20 Ekim 2011 Perşembe

Yorumsuz!

İki gündür şehit haberleri aldı başını gidiyor. Ne yazık ki yıllardır öyle normalleştirildi ki bu yapılanlar, iki üzülüp ah vah ediyoruz, sonra herkes kaldığı yerden devam ediyor. İktidar bıçak kemiğe dayandı, gereken yapılacak deyip duruyor; ama nedense bir türlü bitmiyor yaşananlar. Muhalefet desen her fırsatta iktidara sataşmak için şehitleri bile kullanıyor ve istifaya davet ediyor. Sanki istifa etmek neyi değiştirecekse. Tabi biliyor ki istifa etmedikçe oradan kolay kolay inemeyecekler. pkk yandaşları da samimiyetsizce üzüntülüyüz diye demeç veriyor. Yani hiç bir şey değişmiyor bu memlekette. Olan o yavrucaklara da olmuyor, Allah'ın izniyle şehit olup güzel makamlara erişiyorlar; ama ya aileleri, anneleri, babaları, eşleri, çocukları. Ardında gözü yaşlı kalanlara oluyor ne oluyorsa. Bak şehitlerden bi tanesi 15Temmuz'da evlenmek için gün almış nişanlısıyla. İnsanın tüyleri ürperiyor, damarları çekiliyor düşündükçe. Allah'ım sabırlar versin yakınlarına. o şerefsizlerin de, arkasındaki güçlerin de tez zamanda hakettiğini versin. Artık ne gerekiyorsa, -savaş gerekiyorsa savaş- yapılır inşallah. Rabbim hakkımızda hayırlısını versin.

10 Ekim 2011 Pazartesi

Güneşsiz gün yazısı

Böyle havalarda, insan bütün enerjisini kaybediyor sanki. Güneşi göremeyince biz de iyice içimize kapanıyoruz sanki. Tülleri, perdeleri iyice açtım ki, gün ışığını olabildiğince içeriye alayım. Neyse biz mevzumuza dönelim, zirâ bu havalara da alışmak gerek, önümüz kış malum ;)

Geçen hafta Çarşamba Cem Yılmaz'ın gösterisindeydik Tim Maslak'ta. Her zamanki Cem Yılmaz'dı. Yine gülmekten yanaklarım ağrıdı, bir zaman sonra gülemedim ağrıdan :) Tabi bu arada vaktin nasıl geçtiğini anlayamadık bile.

Hemen başka bir konuya zıplıyorum. Daha önce burada maydanozlarımdan bahsetmiş miydim bilmiyorum; ama twitterdan takip edenler bilirler. 2 hafta kadar önce pencere önü bostanları serisinin maydanozlarından almıştım ve tohumlarımı ekmiştim. Her gün sabah akşam suladım. Kitapçığında yazılana göre 1 aydan fazla sürmesi gerekirmiş cimlenmesi; ama benim maydanozlarım aceleci davranıp erkenden çimlendiler bile. Yandaki fotoğrafı dün çekmiştim, bugün daha da arttı çimlerim. Bakalım ne zaman hasat edip yiyebileceğiz maydanozlarımdan :) Aslında balkonda bakarım niyetiyle almıştım; ama bizim buralar soğuk olur, maydanozlarım üşür diye dışarıya balkon için aldığım askılı saksıya koyamadım. Şimdi o saksım boş. Balkonumun ferforjelerine asmak için hangi soğuğa dayanıklı çiçeği seçsem diye bakınıyorum. Annem ısrarla sardunya diyor; ama ben sardunyanın kokusunu sevmem. Hoş başka bir şey bulamazsam yine sardunyalara kalacağım ya neyse. Sizin bildiğiniz, böyle hoş kokulu, güzel görünüşlü hem de soğuğa dayanan çiçekler varsa söyleyin olur mu ;)

Son olarak Tumblr'da beğendiğim, bakmaya kıyamadığım, ah ben de orada olsam dediğim fotoğrafları paylaşıyorum. Belki bu havalarda azıcık içimiz açılır he ne dersiniz ;) Tumblr siteme burdan tık tık ;)





Haftanız güneş olmasa da güzel geçsin gençler ;)

4 Ekim 2011 Salı

Gezintiler

Çok ara vermeden yine bir yazıma daha başlamaktayım. Merak etmeyin bu sefer maç değil ;)

İlk aktivitemiz, kardeşim Enes'le Marmara Forum gezintimiz oldu. Çok büyük  avmleri sevmiyorum aslında, dönüp durmaktan başım dönüyor. Enes beklerken Tepe Home'da dolandım biraz. Öyle güzel şeyler vardı ki bayıldım hepsine. Hele şu Yankee Candle'ın mumlukları yok mu, hepsini alıp kütüphanemizin raflarına dizesim geldi :)

Enes geldikten sonra önce biraz dolandık; ama acıkınca dayanamayıp kendimizi Big Chefs'e attık. Nerede oturacağımıza karar vermek biraz zor oldu; ama sonunda terasta 2 masayı deneyip üşüyünce içeride oturabildik.
Güzelce yemeğimizi yedik, sonrasında çayımızı yedik, tabi bu arada bol bol fotoğraf çekip durduk.
Yemeğimizin ardından alışveriş yaptık, bütün avmyi dolandık.
Akşam da kardeşimle birlikte eve geldik. Eşim ve kardeşimle birlikte çarşamba akşamının vazgeçilmezi Kuzey Güney'e takıldık. Sonra da kardeşim gitti.



Geçen haftanın bir diğer organizasyonu İDW -yani İstanbul Design Week- idi. Bu sefer kardeşimin yanında benim pıtırcık kuzenim Serra da vardı hem de. Serra'yı biliyorsun değil mi? Bak blogu var burda, bilmiyorsan ;) Yağmur keyfimizi azıcık da olsa kaçırsa da, bir yandan tasarım dünyasında yolculuğa çıktık, bir yandan da eğlendik. O gün dair çok fazla fotoğraf yok ne yazık ki elimde. Fotoğrafların bir çoğu Serra'da.. Bende sadece bir iki görüntü var. Onları paylaşayım hiç değilse. 
Sağda gördüğünüz İstavla projesi. Tamamı camdan yapılmış ve üzerine lazerle yapıldığını düşündüğüm İstanbul manzaraları. 



Yukarıdaki Kumdan Halı tasarımı Dutch Design Awards ödülünü alanlardan. Yapılırken görmedim; ama pvc bir borunun üzerine noktalar halinde desen çıkartılıyor ve bu boru yerde döndürülerek desen çıkmış oluyor. Tabi üzerine bastıkça kum dağılıp gidiyor.



Bu gördüğünüz de canım kardeşim Enes'in Endüstri Ürünleri Tasarımı bölümünden mezuniyet projesi ve İDW'de üniversitenin standında sergileniyor. 


Son olarak da çok beğendiğim bu cezve tasarımı. Öyle güzel tasarlanmış ki, kahvenin köpüğü taşsa bile üstteki kırmızı hazneye doluyor, böylece hazne çıkarılıp köpük fincanlara doldurulabiliyor. 

Sergiyi gezdikten sonra sağanak yağmurdan kendimizi kurtarmak için koştura koştura arabaya atlayıp hemen yakındaki Ensar Konağı Restorana gittik. Sıcacık çorbayla içimizi ısıttık. 

Haftasonu ise Reşadiye'deydik. Pazar kahvaltımızı annemlerde yaptık, akşam mangalda çupramızı da dayımlarda yedik. En az haftaiçi kadar güzel bir haftasonuydu. Elimde pek fotoğraf yok Reşadiye'den ne yazık ki. Şimdilik bu kadarla bitiriyorum gençler. Gelirim ben yine :p

20 Ekim 2011 Perşembe

Yorumsuz!

İki gündür şehit haberleri aldı başını gidiyor. Ne yazık ki yıllardır öyle normalleştirildi ki bu yapılanlar, iki üzülüp ah vah ediyoruz, sonra herkes kaldığı yerden devam ediyor. İktidar bıçak kemiğe dayandı, gereken yapılacak deyip duruyor; ama nedense bir türlü bitmiyor yaşananlar. Muhalefet desen her fırsatta iktidara sataşmak için şehitleri bile kullanıyor ve istifaya davet ediyor. Sanki istifa etmek neyi değiştirecekse. Tabi biliyor ki istifa etmedikçe oradan kolay kolay inemeyecekler. pkk yandaşları da samimiyetsizce üzüntülüyüz diye demeç veriyor. Yani hiç bir şey değişmiyor bu memlekette. Olan o yavrucaklara da olmuyor, Allah'ın izniyle şehit olup güzel makamlara erişiyorlar; ama ya aileleri, anneleri, babaları, eşleri, çocukları. Ardında gözü yaşlı kalanlara oluyor ne oluyorsa. Bak şehitlerden bi tanesi 15Temmuz'da evlenmek için gün almış nişanlısıyla. İnsanın tüyleri ürperiyor, damarları çekiliyor düşündükçe. Allah'ım sabırlar versin yakınlarına. o şerefsizlerin de, arkasındaki güçlerin de tez zamanda hakettiğini versin. Artık ne gerekiyorsa, -savaş gerekiyorsa savaş- yapılır inşallah. Rabbim hakkımızda hayırlısını versin.

10 Ekim 2011 Pazartesi

Güneşsiz gün yazısı

Böyle havalarda, insan bütün enerjisini kaybediyor sanki. Güneşi göremeyince biz de iyice içimize kapanıyoruz sanki. Tülleri, perdeleri iyice açtım ki, gün ışığını olabildiğince içeriye alayım. Neyse biz mevzumuza dönelim, zirâ bu havalara da alışmak gerek, önümüz kış malum ;)

Geçen hafta Çarşamba Cem Yılmaz'ın gösterisindeydik Tim Maslak'ta. Her zamanki Cem Yılmaz'dı. Yine gülmekten yanaklarım ağrıdı, bir zaman sonra gülemedim ağrıdan :) Tabi bu arada vaktin nasıl geçtiğini anlayamadık bile.

Hemen başka bir konuya zıplıyorum. Daha önce burada maydanozlarımdan bahsetmiş miydim bilmiyorum; ama twitterdan takip edenler bilirler. 2 hafta kadar önce pencere önü bostanları serisinin maydanozlarından almıştım ve tohumlarımı ekmiştim. Her gün sabah akşam suladım. Kitapçığında yazılana göre 1 aydan fazla sürmesi gerekirmiş cimlenmesi; ama benim maydanozlarım aceleci davranıp erkenden çimlendiler bile. Yandaki fotoğrafı dün çekmiştim, bugün daha da arttı çimlerim. Bakalım ne zaman hasat edip yiyebileceğiz maydanozlarımdan :) Aslında balkonda bakarım niyetiyle almıştım; ama bizim buralar soğuk olur, maydanozlarım üşür diye dışarıya balkon için aldığım askılı saksıya koyamadım. Şimdi o saksım boş. Balkonumun ferforjelerine asmak için hangi soğuğa dayanıklı çiçeği seçsem diye bakınıyorum. Annem ısrarla sardunya diyor; ama ben sardunyanın kokusunu sevmem. Hoş başka bir şey bulamazsam yine sardunyalara kalacağım ya neyse. Sizin bildiğiniz, böyle hoş kokulu, güzel görünüşlü hem de soğuğa dayanan çiçekler varsa söyleyin olur mu ;)

Son olarak Tumblr'da beğendiğim, bakmaya kıyamadığım, ah ben de orada olsam dediğim fotoğrafları paylaşıyorum. Belki bu havalarda azıcık içimiz açılır he ne dersiniz ;) Tumblr siteme burdan tık tık ;)





Haftanız güneş olmasa da güzel geçsin gençler ;)

4 Ekim 2011 Salı

Gezintiler

Çok ara vermeden yine bir yazıma daha başlamaktayım. Merak etmeyin bu sefer maç değil ;)

İlk aktivitemiz, kardeşim Enes'le Marmara Forum gezintimiz oldu. Çok büyük  avmleri sevmiyorum aslında, dönüp durmaktan başım dönüyor. Enes beklerken Tepe Home'da dolandım biraz. Öyle güzel şeyler vardı ki bayıldım hepsine. Hele şu Yankee Candle'ın mumlukları yok mu, hepsini alıp kütüphanemizin raflarına dizesim geldi :)

Enes geldikten sonra önce biraz dolandık; ama acıkınca dayanamayıp kendimizi Big Chefs'e attık. Nerede oturacağımıza karar vermek biraz zor oldu; ama sonunda terasta 2 masayı deneyip üşüyünce içeride oturabildik.
Güzelce yemeğimizi yedik, sonrasında çayımızı yedik, tabi bu arada bol bol fotoğraf çekip durduk.
Yemeğimizin ardından alışveriş yaptık, bütün avmyi dolandık.
Akşam da kardeşimle birlikte eve geldik. Eşim ve kardeşimle birlikte çarşamba akşamının vazgeçilmezi Kuzey Güney'e takıldık. Sonra da kardeşim gitti.



Geçen haftanın bir diğer organizasyonu İDW -yani İstanbul Design Week- idi. Bu sefer kardeşimin yanında benim pıtırcık kuzenim Serra da vardı hem de. Serra'yı biliyorsun değil mi? Bak blogu var burda, bilmiyorsan ;) Yağmur keyfimizi azıcık da olsa kaçırsa da, bir yandan tasarım dünyasında yolculuğa çıktık, bir yandan da eğlendik. O gün dair çok fazla fotoğraf yok ne yazık ki elimde. Fotoğrafların bir çoğu Serra'da.. Bende sadece bir iki görüntü var. Onları paylaşayım hiç değilse. 
Sağda gördüğünüz İstavla projesi. Tamamı camdan yapılmış ve üzerine lazerle yapıldığını düşündüğüm İstanbul manzaraları. 



Yukarıdaki Kumdan Halı tasarımı Dutch Design Awards ödülünü alanlardan. Yapılırken görmedim; ama pvc bir borunun üzerine noktalar halinde desen çıkartılıyor ve bu boru yerde döndürülerek desen çıkmış oluyor. Tabi üzerine bastıkça kum dağılıp gidiyor.



Bu gördüğünüz de canım kardeşim Enes'in Endüstri Ürünleri Tasarımı bölümünden mezuniyet projesi ve İDW'de üniversitenin standında sergileniyor. 


Son olarak da çok beğendiğim bu cezve tasarımı. Öyle güzel tasarlanmış ki, kahvenin köpüğü taşsa bile üstteki kırmızı hazneye doluyor, böylece hazne çıkarılıp köpük fincanlara doldurulabiliyor. 

Sergiyi gezdikten sonra sağanak yağmurdan kendimizi kurtarmak için koştura koştura arabaya atlayıp hemen yakındaki Ensar Konağı Restorana gittik. Sıcacık çorbayla içimizi ısıttık. 

Haftasonu ise Reşadiye'deydik. Pazar kahvaltımızı annemlerde yaptık, akşam mangalda çupramızı da dayımlarda yedik. En az haftaiçi kadar güzel bir haftasonuydu. Elimde pek fotoğraf yok Reşadiye'den ne yazık ki. Şimdilik bu kadarla bitiriyorum gençler. Gelirim ben yine :p