16 Kasım 2011 Çarşamba

Ordu Sonrası Rize Günleri


Evett, nerede kalmıştık. Sabah erkenden annemin bizi uyandırmasıyla kalkıp hazırlandık, doğruca otele gittik. Otelde kahvaltımızı yaptık ve Rize'ye doğru yola koyulduk. Erkenden yola koyulduğumuz için saat 12 civarında Rize'deydik. Önce babannemin kardeşine Refika teyzeye uğradık. Babannem de bir kaç gün önce oraya gitmişti zaten. Onun için de bizi görmek çok güzel oldu. Çok fazla oturmadık, ev için market alışverişini yapıp mahallemiz Dağsu'nun yoluna koyulduk. Çok acıkmıştık onun için doğruca Dağmaran'a gittik. 
Beş altı sene önce Rize'ye gittiğimde o zaman yeni açılan Dağmaran'da yediğim sac kavurmanın tadı damağımda kalmıştı. Her gidene Dağmaran'da benim için sac kavurma ye mutlaka diye tembihlerdim hep. Muhlama ve sac kavurmalarımızın siparişini verip manzaranın tadını çıkardık, bol bol fotoğraf çektik. 
Tabi yemeklerimizin bir tanecik bile fotoğrafı yok. Nasıl bir açlık vardı artık siz düşünün, tek bir kare bile çekmeyi akıl edememişim :)


Annecimle babacım. Babam anneme bir yerleri tarif ediyor. 
Ordular ilk hedefiniz Akdeniz, ileri! gibi olmamış mı :)

Dağmaran dönüşü, evimize giderken Rize'deki heyelan dolayı kayıp giden toprak yol bizi oldukça korkutsa da sağ selamet eve ulaştık çok şükür. O akşam için aslında Dağmaran'a çıkıp nargile içme gibi bir planımız vardı; ama ben biraz yorgun ve keyifsiz olunca eşim ve kardeşim gittiler. Ben de annem ve babamla televizyon karşısında oturdum. Gerçi pek televizyon izlediğim söylenemez, devamlı uyuyup uyandım. 

Ertesi gün hava tipik Rize havasıydı, kapalı ve yağmurlu. Zaten bir gün önceki güneşe çok şaşırmıştık. Tabi Rize ahalisi gibi bizi de yağmur durduramadı ve çarşıya indik. Rize'nin merkezinde çok fazla gezilip görülecek bir yer yok doğrusu. Sadece Rize Kalesi ve Ziraat Botanik ve Çay Bahçesi var. Biz de adettendir diye eşime oraları gezdirdik; ama hava yağmurlu olunca yaz günlerinin o canlılığı yoktu etrafta. 

Rize Kalesi
~~

Rize Kalesi'nden Rize manzarası. Çok da iç açıcı görünmüyor değil mi :(~
~~

 Burası da Ziraat. Ziraate en son ne zaman gitmiştim hatırlamıyorum; ama yağmurlu çamurlu olmasına rağmen çok sevdim. Koca koca manolya ağaçları vardı. Hiç o kadar büyüklerini görmemiştim. İnşallah yağmurlu olmayan bir yaz gününde de gitmek nasip olur da, oturup çay içebiliriz. 
 ~~

Yine Ziraat'ten bir kare.. 

Yine karnımız acıkınca babam bizi Rize'nin iki meşhur lokantalarından biri olan Bekiroğlu'na götürdü. Rize'yi bilenler bilir. İki tane meşhur pidecisi vardır; biri dediğim gibi Bekiroğlu, diğeri de Huzur. 

Yemeklerimizi yedikten sonra eve çıkmaya niyetlenmişken benim ısrarlarım üzerine yine dağ başında yeni açılan bir başka kafeye gidelim dedik. Zaten Rize'de dağ başları Dağmaran'dan sonra öyle kıymetlenmiş ki. Oralarda her evi olan hemen kafeye çevirmiş. Maşallah güzel de iş yapıyor hepsi. Bizimkilerin geçen bayram tatilinde gittikleri, manzarasını anlata anlata bitiremedikleri Şahin Tepesi'ne gittik. Amaç çay içip tatlı yemek ;) Hep yemek zaten başka bir şey yok :))

 Bizimkilerin dediği kadar varmış değil mi manzara? 
~~

Bakır fincandaki kahvemiz de şahane duruyor değil mi? Yalnız ben baklava yiyeyim dedim; ama hiç güzel değildi.. I-ııhh beğenmedim..

Rize'deki son günümüzde yine erken uyandık kahvaltımızı yapıp erkenden çarşıya indik. Cuma saatine kadar  çarşı alışverişlerimizi yaptık, babacığım sağolsun bol bol çay, peynir, tereyağı aldı bizim içini tabi bir de koca bir poşet rize simidi :) Namazdan sonra yine babamın ısrarlarıyla Huzur Pide'ye gittik. Huzur eksik kalmasın dedik :p Bu sefer hadi kapanış yapıyorum diyerek kıymalı pide yedim; ama babamın yediği peynirli de gözüm kalmadı desem yeridir. Bir de yazmadan geçemeyeceğim Bekiroğlu'nda da, Huzur'da da çorba içtim, bu kadar mı bol kepçe olur. Kocaman bir tas geldi her ikisinde de. Üstüne de bir de pide yemek çok hoş oldu tabi. 
Yemek sonrasında artık hazır olduğumuz için annemlerden ayrılıp tekrar Ordu yoluna koyulduk. Kara kara bulutlara doğru gidince, yağmurla beraber Ordu'ya kadar gitmemiz kaçınılmaz oldu.

Aslında bu yazıyla birlikte tatilimizi tamamlayacaktım; ama Ordu'ya gittiğimiz gece bizi karşılayan bir de kar maceramız var. Onu da ayrı bir yazı olarak yazasım geldi. Hem daha fazla bu yazıyı da uzatmamış olurum değil mi gençler ;)
Yine görüşiciizz inşallah ;)

2 yorum:

aymuca:) dedi ki...

Merhabalar bloğunuz hayırlı olsun.bu arada size Rize pazardan selamlar..bu arada dagmaran cok guzeldir

Unknown dedi ki...

ah bılmezmıyım buraları,aynı tarz resımlerden bendede var,ayrıca bekroğulları eşimin dayısı olur.gdinceorda kalırız orda yeriz hep.gercekten cok comert ınsanlar.oranın kusbasılı pidesinide şiddetle tavsiye ederim

16 Kasım 2011 Çarşamba

Ordu Sonrası Rize Günleri


Evett, nerede kalmıştık. Sabah erkenden annemin bizi uyandırmasıyla kalkıp hazırlandık, doğruca otele gittik. Otelde kahvaltımızı yaptık ve Rize'ye doğru yola koyulduk. Erkenden yola koyulduğumuz için saat 12 civarında Rize'deydik. Önce babannemin kardeşine Refika teyzeye uğradık. Babannem de bir kaç gün önce oraya gitmişti zaten. Onun için de bizi görmek çok güzel oldu. Çok fazla oturmadık, ev için market alışverişini yapıp mahallemiz Dağsu'nun yoluna koyulduk. Çok acıkmıştık onun için doğruca Dağmaran'a gittik. 
Beş altı sene önce Rize'ye gittiğimde o zaman yeni açılan Dağmaran'da yediğim sac kavurmanın tadı damağımda kalmıştı. Her gidene Dağmaran'da benim için sac kavurma ye mutlaka diye tembihlerdim hep. Muhlama ve sac kavurmalarımızın siparişini verip manzaranın tadını çıkardık, bol bol fotoğraf çektik. 
Tabi yemeklerimizin bir tanecik bile fotoğrafı yok. Nasıl bir açlık vardı artık siz düşünün, tek bir kare bile çekmeyi akıl edememişim :)


Annecimle babacım. Babam anneme bir yerleri tarif ediyor. 
Ordular ilk hedefiniz Akdeniz, ileri! gibi olmamış mı :)

Dağmaran dönüşü, evimize giderken Rize'deki heyelan dolayı kayıp giden toprak yol bizi oldukça korkutsa da sağ selamet eve ulaştık çok şükür. O akşam için aslında Dağmaran'a çıkıp nargile içme gibi bir planımız vardı; ama ben biraz yorgun ve keyifsiz olunca eşim ve kardeşim gittiler. Ben de annem ve babamla televizyon karşısında oturdum. Gerçi pek televizyon izlediğim söylenemez, devamlı uyuyup uyandım. 

Ertesi gün hava tipik Rize havasıydı, kapalı ve yağmurlu. Zaten bir gün önceki güneşe çok şaşırmıştık. Tabi Rize ahalisi gibi bizi de yağmur durduramadı ve çarşıya indik. Rize'nin merkezinde çok fazla gezilip görülecek bir yer yok doğrusu. Sadece Rize Kalesi ve Ziraat Botanik ve Çay Bahçesi var. Biz de adettendir diye eşime oraları gezdirdik; ama hava yağmurlu olunca yaz günlerinin o canlılığı yoktu etrafta. 

Rize Kalesi
~~

Rize Kalesi'nden Rize manzarası. Çok da iç açıcı görünmüyor değil mi :(~
~~

 Burası da Ziraat. Ziraate en son ne zaman gitmiştim hatırlamıyorum; ama yağmurlu çamurlu olmasına rağmen çok sevdim. Koca koca manolya ağaçları vardı. Hiç o kadar büyüklerini görmemiştim. İnşallah yağmurlu olmayan bir yaz gününde de gitmek nasip olur da, oturup çay içebiliriz. 
 ~~

Yine Ziraat'ten bir kare.. 

Yine karnımız acıkınca babam bizi Rize'nin iki meşhur lokantalarından biri olan Bekiroğlu'na götürdü. Rize'yi bilenler bilir. İki tane meşhur pidecisi vardır; biri dediğim gibi Bekiroğlu, diğeri de Huzur. 

Yemeklerimizi yedikten sonra eve çıkmaya niyetlenmişken benim ısrarlarım üzerine yine dağ başında yeni açılan bir başka kafeye gidelim dedik. Zaten Rize'de dağ başları Dağmaran'dan sonra öyle kıymetlenmiş ki. Oralarda her evi olan hemen kafeye çevirmiş. Maşallah güzel de iş yapıyor hepsi. Bizimkilerin geçen bayram tatilinde gittikleri, manzarasını anlata anlata bitiremedikleri Şahin Tepesi'ne gittik. Amaç çay içip tatlı yemek ;) Hep yemek zaten başka bir şey yok :))

 Bizimkilerin dediği kadar varmış değil mi manzara? 
~~

Bakır fincandaki kahvemiz de şahane duruyor değil mi? Yalnız ben baklava yiyeyim dedim; ama hiç güzel değildi.. I-ııhh beğenmedim..

Rize'deki son günümüzde yine erken uyandık kahvaltımızı yapıp erkenden çarşıya indik. Cuma saatine kadar  çarşı alışverişlerimizi yaptık, babacığım sağolsun bol bol çay, peynir, tereyağı aldı bizim içini tabi bir de koca bir poşet rize simidi :) Namazdan sonra yine babamın ısrarlarıyla Huzur Pide'ye gittik. Huzur eksik kalmasın dedik :p Bu sefer hadi kapanış yapıyorum diyerek kıymalı pide yedim; ama babamın yediği peynirli de gözüm kalmadı desem yeridir. Bir de yazmadan geçemeyeceğim Bekiroğlu'nda da, Huzur'da da çorba içtim, bu kadar mı bol kepçe olur. Kocaman bir tas geldi her ikisinde de. Üstüne de bir de pide yemek çok hoş oldu tabi. 
Yemek sonrasında artık hazır olduğumuz için annemlerden ayrılıp tekrar Ordu yoluna koyulduk. Kara kara bulutlara doğru gidince, yağmurla beraber Ordu'ya kadar gitmemiz kaçınılmaz oldu.

Aslında bu yazıyla birlikte tatilimizi tamamlayacaktım; ama Ordu'ya gittiğimiz gece bizi karşılayan bir de kar maceramız var. Onu da ayrı bir yazı olarak yazasım geldi. Hem daha fazla bu yazıyı da uzatmamış olurum değil mi gençler ;)
Yine görüşiciizz inşallah ;)

2 yorum:

aymuca:) dedi ki...

Merhabalar bloğunuz hayırlı olsun.bu arada size Rize pazardan selamlar..bu arada dagmaran cok guzeldir

Unknown dedi ki...

ah bılmezmıyım buraları,aynı tarz resımlerden bendede var,ayrıca bekroğulları eşimin dayısı olur.gdinceorda kalırız orda yeriz hep.gercekten cok comert ınsanlar.oranın kusbasılı pidesinide şiddetle tavsiye ederim